Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/12716 E. 2022/6160 K. 27.06.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/12716
KARAR NO : 2022/6160
KARAR TARİHİ : 27.06.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı … vekili ve davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Kullanım kadastrosu sırasında, … ili … ilçesi … Köyü çalışma alanında bulunan 132 ada 109 parsel sayılı 2.289,61 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve … oğlu …’nın kullanımında olduğu şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Maliye Hazinesi adına 03.01.2012 tarihinde tespit ve 03.05.2012 tarihinde tescil edildikten sonra, 6292 sayılı Kanun uyarınca 01.04.2014 tarihinde davacı …’ya satılarak bu kişi adına tescil edilmiş; 132 ada 110 parsel sayılı 2.289,71 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve … oğlu …’nın kullanımında olduğu şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Maliye Hazinesi adına 03.01.2012 tarihinde tespit ve 03.05.2012 tarihinde tescil edildikten sonra 6292 sayılı Kanun uyarınca 04.02.2014 tarihinde davacı …’ya satılarak bu kişi adına tescil edilmiş; 132 ada 111 parsel sayılı 2.866,14 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kadastro tutanağının beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı ve … kızı …, … oğlu … …, … … ve …’in kullanımında olduğu şerhi yazılarak, tarla vasfıyla Maliye Hazinesi adına 03.01.2012 tarihinde tespit ve 03.05.2012 tarihinde tescil edildikten sonra, 6292 sayılı Kanun uyarınca 2/5 hissesi 06.02.2014 tarihinde davalı …’a ve 3/5 hissesi 19.03.2014 tarihinde davalı …’e satılarak bu kişiler adına tescil edilmiştir.
Davacılar … ve …, … ili … ilçesi … Köyü 132 ada 109, 110 ve 111 parsel taşınmazlarda yanlış ölçüm ve tapulama nedeniyle sınır kaymaları ve toprak kaybı oluştuğunu, taşınmazların 1956 yılında babalarından miras kaldığını, 1965 yılında muhtarlık nezdinde 7 kardeş olarak paylaştıklarını, o tarihten bu yana aynı şekilde kullanıldığını, kendilerinin 1975 yılında 2/b olan arazi için …, … ve … …’nın 3 payını da satın alarak toplam 5/7 pay sahibi olduklarını ve 2 ye bölerek kullandıklarını, diğer hisselerin ise davalı …’in 1/7 ve …’ın 1/7 olacak şekilde oluştuğunu, 2/B çalışmaları esnasında yetkililere sınırlar gösterilmiş ise de tapular sonucu yapılan ölçümlerde sınır ve kullanım alanlarının değiştiğinin tespit edildiğini, 39 yıldır kullanılan taşınmaz ve üzerindeki meyve ağaçlarının davalıların taşınmazında kaldığını ileri sürerek, yanlış yapılan ölçümlemenin düzeltilmesi istemiyle dava açmışlardır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulü ile … ili … ilçesi … Köyü 132 ada 109 parselde tapu kaydındaki yüzölçümü 2.532.41m², 132 ada 110 parselde 2.347,16m² olarak ve 132 ada, 111 parselde 2.565,89 m² olarak düzeltilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuki olarak nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini belirlemek ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak … aittir. (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu “HUMK.” madde 76, Hukuk Muhakemeleri Kanunu “HMK.” madde 33).
Somut olaya gelince; eldeki davanın konusu, 6292 sayılı Kanun gereğince Hazine tarafından satışı yapılan taşınmazlar olup, her ne kadar davacılar, çalışmalar esnasında yapılan ölçümlerde sınır ve kullanım alanlarının değiştiğinden bahisle, ölçümlemenin yeniden yapılmasını talep ettiklerini ifade etmiş iseler de, dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre aslında, 6292 sayılı Kanun gereği davalılar adına oluşan tapu kayıtlarının hatalı oluştuğu iddiasıyla, tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini talep ettikleri ve bu haliyle davanın, 6292 sayılı Kanun gereği yapılan satış sonucu oluşan tapu kayıtlarının iptal ve tescili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, dava, taşınmazın tapudaki yüzölçümünün düzeltilmesi istemi olarak vasıflandırılması suretiyle, mahallinde yapılan keşifte tutanak bilirkişilerinin göstermiş olduğu taraflarca kullanılan sınırlara göre fen bilirkişileri tarafından ölçüm yapıldığı, ölçüm neticesinde tapudaki miktar ile tarafların fiilen zeminde kullandıkları alanın yüzölçümü arasında farklılık olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek, işin esasına ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir. Şöyle ki; bilindiği üzere, kullanım kadastrosu kesinleşerek tapuya tescil edilen taşınmazın/taşınmazların Hazinenin mülkiyetinden çıkıp, 3. şahıs/şahıslar adına tescil edilmelerine esas olan hukuki işlem, idari işlem niteliğinde 6292 sayılı Kanun uyarınca Hazinenin satış işlemi olup, Hazinenin satış işlemi ortadan kaldırılmadıkça, başka bir ifade ile idari işlem niteliğindeki Hazinenin satışı idarece geri alınmadıkça ya da idari yargıda iptal edilmedikçe 3. kişi adına oluşan tapu kaydının yolsuz tescil olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, kullanım kadastrosu kesinleşerek tapuya tescil edilen taşınmazın/taşınmazların Hazinenin mülkiyetinden çıkıp, 3. şahıs/şahıslar adına tescilinden sonra tapu iptali ve tescil isteğine yönelik davanın dinlenme olanağı bulunmamaktadır.
Somut olaya gelince; davacılar, eldeki davayı 05.09.2014 tarihinde açmış olup temyize konusu 132 ada 111 parselin 2/5 hissesi 6292 sayılı Kanun uyarınca 06.02.2014 tarihinde davalı …’a, 3/5 hissesi 19.03.2014 tarihinde davalı …’e satılarak tapuda adlarına tescil edilmiştir. Davacılar eldeki davayı, davalılara yapılan satış işlemlerinden sonra açtığına ve dosya kapsamından da idari işlem niteliğindeki satış işlemlerinin idarece geri alındığı ya da idari yargıda iptal edildiği anlaşılamadığına göre eldeki davanın dinlenme olanağı bulunmamaktadır.
Öte yandan; 6292 sayılı Kanun uyarınca taşınmazın satış işleminden önceki bir tarihte ve Hazine ile şerh sahiplerine yöneltilerek açılması, satış işleminden sonra ise ancak tapu malikine karşı açılması geremektedir. Dava 6292 sayılı Kanun uyarınca yapılan satışa ilişkin olup davalı Kadatro Müdürlüğü tapu maliki olmadığından bu davalı yönünden davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, belirtilen gerekçelerle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan, davalı …’ in, paylı maliki olduğu temyize konu 132 ada 11 parsel hakkındaki hükmü temyiz etmediği gözetilerek, temyiz edenlerin sıfatı ve kazanılmış haklar da dikkate alınmak suretiyle yeniden hüküm tesis edilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin ve davalı …’ın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı …’a iadesine, 27.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.