Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/11461 E. 2021/12731 K. 21.12.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/11461
KARAR NO : 2021/12731
KARAR TARİHİ : 21.12.2021

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı … vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, … ili … ilçesi … Köyü çalışma alanında bulunan 1071 ve 2664 parsel numaralı sırasıyla 3.830 ve 1.390 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, 1040 parselden ayrılma yer olup tapunun doğu hududu mütegayyip eşhastan kalma yer okuduğu açıklanmak suretiyle kayıt miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiştir.
İtirazı Kadastro Komisyonunda reddedilen davacı …, tapu kaydı, vergi kaydı ve miras yoluyla gelen hakka dayanarak, kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın adına tescili istemiyle Karaburun Kadastro Mahkemesinde dava açmış ve bu mahkemenin verdiği önceki karar Yargıtayca; “Mahkemece yapılan araştırmanın yetersiz olduğu belirtilerek, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilmesi, bundan sonra tapu kayıtlarına dayanan kişiler ile kayıt malikleri arasındaki akdi veya ırsi ilişkinin belirlenmesi, akdi veya ırsi ilişki belirlendiği takdirde dayanılan tapu kayıtlarının revizyon görüp görmediği araştırılarak revizyon görmüş ise revizyon gördüğü taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazların kayıtlarının getirtilmesi, dayanılan kaydın revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde dava dosyalarının birleştirme hususunun düşünülmesi, daha sonra mahallinde, mahalli bilirkişi tutanak bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif icra edilmesi, tapu kayıtlarının 3402 sayılı Yasa’nın 20. maddesi uyarınca yerel bilirkişi yardımıyla uygulanması ve bu uygulamada yerel bilirkişilerce bilinemeyen sınırların bulunması halinde taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerini düzenleyeceği raporda göstermesinin istenmesi, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının taşınmazların yönünü ne biçimde kimin yeri olarak sınır gösterdiğinin belirlenmesi, özellikle dava konusu taşınmazların yönünün kaçak ve yitik kişi yeri olarak tarif edilip edilmediğinin duraksamasız saptanması, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığının tereddüdtsüz olarak belirlenmesi, dava konusu taşınmazların tümünün yada bir kısmının kayıtların kapsamı dışında kaldığının ve kapsam dışında kalan bu bölümlerin kaçak yitik kişilerden kalmadığının saptanması halinde bu bölümler yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılması, bu arada zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceğinin düşünülmesi, özellikle uygulama esnasında davacı tarafın tutunduğu tapu kayıtlarının birbirini sınır göstermediğine dikkat edilmesi, ayrıca tapu kaydının sınırları itibariyle bir yada bir bölüm sınır yerlerinin açık kalması halinde yüzölçümüyle kapsam belirlenmesi, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının kaçak ve yitik kişi yerlerinin sınır tarif edildiği tapu kayıtlarının miktar fazlasının kaçak ve yitik kişilerden kanunları uyarınca Hazineye kalan taşınmazlardan olduğu ve bu nitelikteki yerler için oluşturulan vergi kayıtlarının da hukuksal bir değerinin bulunmadığı gözetilerek toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Bozma sonrası dava, mahkemenin 2013/31 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama sırasında eldeki temyize konu dava dosya ile birleştirilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 2664 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tesciline, parselin üzerinde yer alan zeytin ağaçlarının Kadastro Kanunu’nun 19/2. maddesi gereğince davacı …’e ait olduğunun beyanlar hanesinde belirtilmesine; çekişmeli 1071 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 2 de A harfi ile gösterilen 385 metrekarelik kısmının … adına, mezkur 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 2 de 3.445 metrekarelik kısmının ifrazı ile köyün son parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline, bu kısım üzerinde yer alan zeytin ağaçlarının Kadastro Kanunu’nun 19/2. maddesi gereğince davacı …’e ait olduğunun beyanlar hanesinde belirtilmesine; çekişmeli 878 parsel sayılı taşınmazın … adına tesciline; çekişmeli 877 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de D harfi ile gösterilen 13.326 metrekarelik kısmının ve E harfi ile gösterilen 7.777 metrekarelik kısmının … adına tesciline, 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de mavi kesik çizgiler ile gösterilen 778 metrekarelik kısmının yol olarak haritasında gösterilmesine, çekişmeli 877 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de A harfi ile gösterilen 602 metrekarelik ve B harfi ile gösterilen 628 metrekarelik kısmının köyün son parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline; çekişmeli 883 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de G harfi ile gösterilen 14.480 metrekarelik kısmının ve F harfi ile gösterilen 2.719 metrekarelik kısmının … adına tesciline, 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de mavi kesik çizgiler ile gösterilen 416 metrekarelik kısmının yol olarak haritasında gösterilmesine, çekişmeli 883 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun eki kroki 1 de C harfi ile gösterilen 235 metrekarelik kısmının köyün son parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı … vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Davalı Hazine vekilinin, hükme esas alınan 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda 877 parselin D ve E harfi gösterilen bölümlerine, 883 parselin 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunun G ve F harfi ile gösterilen bölümlerine ve 878 parsele ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşacağı gibi, Mahkemeye de bozma ilamı doğrultusunda işlem yapma ve bozma ilamında işaret edilen hususları eksiksiz olarak yerine getirme yükümlülüğü doğar. Mahkemece davacı tarafın dayandığı tapu ve vergi kayıtlarının taşınmaza uyduğu kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de, tapu kaydının taşınmazı kapsadığı yönünde yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmediği gibi, zilyetlik hususunda yapılan araştırma, inceleme ve uygulama da karar vermek için yeterli bulunmamaktadır. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler dayanılan tapu kaydının iki hududunu bilemedikleri gibi, tapu kayıtlarının mevkii itibariyle de taşınmazlara uymadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazları kapsadığının kabulü dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Zira bir kaydın taşınmaza aidiyetinden söz edilebilmesi için mevkisinin ve en az üç hududunun taşınmaza uyması gerekmektedir. Öte yandan, vergi kayıtları mülkiyet belgesi olmadığından zilyetlikle birleşmeyen vergi kaydına değer verilemeyeceği gibi, taşınmazların kaçak yitik kişilerden kaldığının tespiti halinde bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımayacaktır. Mahalli bilirkişilerce, taşınmazların sınırlarında kayıp ve yitik kişilerden kalan yerler olduğu beyan edilmesine karşın bu beyan üzerinde durulmamış ve bu beyanların denetlenmesi bakımından komşu parsel tutanak ve kayıtlarından usulüne uygun şekilde yararlanılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazlara komşu parsel tutanakları ve varsa dayanak kayıtları ilk tesislerinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte dosya arasına celp edilmeli ve bundan sonra mahallinde, yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, uzman fen ve ziraat bilirkişilerinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve yapılacak bu keşifte, sözü edilen komşu taşınmazların tespitlerine esas alınan kayıt ve belgelerde nizalı taşınmazlar yönünün ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterildiği belirlenmeli, özellikle dava konusu taşınmazların yönünün kaçak ve yitik kişi yeri olarak tarif edilip edilmediği duraksamasız olarak saptanmalı; taşınmaz bölümlerinin kaçak ve yitik kişilerden kalmadığının saptanması halinde bu bölümler yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu meyanda yerel bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazların hangi tarihten beri, ne sıfatla, kimin zilyetliğinde olduğu, taraflar arasındaki akdi veya irsi ilişkilerin neler olduğu gibi hususlar maddi olaylara dayalı olarak sorulup saptanmaya çalışılmalı, beyanları arasında oluşabilecek çelişkiler gerektiğinden yüzleştirme yapılmak suretiyle yöntemince giderilmeye çalışılmalı; fen bilirkişisinden, yapılan keşif ve uygulamaları izleyip denetlemeye olanak verir (özellik komşu taşınmazların dava konusu taşınmazı ne olarak gösterdiği bilgisini içerir), yerel bilirkişi ve tanıklarca gösterilen sınırların işaretlendiği ayrıntılı krokili rapor alınmalı; ziraat bilirkişisinden, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin eğimini, niteliğini, toprak yapısını, bitki örtüsünü, üzerilerindeki ağaçların cinsini, adedini ve yaşını, taşınmazın imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığını ve imar ve ihyaya muhtaç yerlerden ise imar-ihyalarına hangi tarihte başlanıldığını ve imar- ihyanın hangi tarihte tamamlandığını, taşınmaz bölümleri üzerinde ekonomik amaçlı zilyetliğe ne zaman başlanıldığını ve taşınmazın kullanım durumunu kesin olarak belirleyen bilimsel verilere dayalı, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmeden, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2. Davacı …’in, hükme esas alınan 22.12.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda 1071 parsel sayılı taşınmazın 3445 metrekarelik bölümüne ve 2664 parsele ilişkin yönelen temyiz itirazlarının ve davalı Hazine vekilinin, aynı raporda 1071 parsel sayılı taşınmazın A harfi ile gösterilen kısmına ilişkin hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, davacı tarafın dayandığı 07.10.1936 tarihli 6 numaralı ve 07.10.1936 tarihli 7 numaralı tapu kaydının dava dışı 1039, 1040 ve 1041 parsellerle birlikte taşınmaza da uyduğu kabul edilmek suretiyle, tapu kayıt miktarınca kapsam tayini yapılmış ise de, varılan sonucun eksik araştırmaya dayandığı anlaşılmaktadır. Belirtmek gerekir ki, tapu kaydının kadastro sırasında bir taşınmaza revizyon görmesi mutlak surette tapu kaydının o taşınmaza ait olduğu anlamına gelmez. Mahkemece taşınmazlara uyduğu kabul edilen tapu kayıtlarının kayıp ve yitik kişilere ait sınırlarının bilinemediği, diğer sınırların ise taşınmazlara uyduğunun komşu parsellere ait tutanak ve dayanaklarıyla tespit edilemediği gibi, Uyaptan yapılan incelemede 07.10.1936 tarih ve 6 numaralı tapu kaydının revizyon gördüğü 1040 parsel sayılı taşınmazın hükmen oluştuğu anlaşılmakta olup, bu parselin hükmen tesciline esas dava dosyasının eldeki dosyaya açısından etkisi de değerlendirilmemiştir. Öte yandan davacının, aşamalarda çeşitli tapu kayıtlarına dayandığı anlaşıldığı halde, HMK’ nin 31. maddesi gereğince bu yöndeki iddialarının açıklattırılması gereğine tevessül edilmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle davacıya, HMK’ nin 31. Maddesi kapsamında hangi tapu kaydına dayandığı hususu açıklattırılmalı ve davacı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve varsa haritası getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında, davacının dayandığı tapu kaydının varsa haritası uygulanıp kapsamı 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 20/A maddesi gereğince haritasına göre belirlenmeli, tapu kaydının haritası bulunmuyor ya da uygulanma kabiliyeti yoksa sınırlarına itibar edilmeli, bu halde tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtlarda yazılı hudutlar yerel bilirkişilere zeminde göstertilmeli, yerel bilirkişilerin gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmeli, kayıtta yazılı olup da yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı; fen bilirkişisine, uygulanan tapu kaydının kapsadığı alanı gösterir ve keşfi takibe imkan verir krokili rapor düzenlettirilmeli; yerel bilirkişi ve tanıkların kayıt uygulaması hususundaki beyanlarının zemine uygunluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli; bu arada özellikle 1040 parselin hükmen oluştuğu gözetilerek eldeki dosyaya etkisi üzerinde durulmalı ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı … ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince … ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 21.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.