YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/11254
KARAR NO : 2022/4706
KARAR TARİHİ : 18.05.2022
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı … mirasçıları … … ve müşterekleri ile müdahil davacı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Kadastro sırasında irsen intikal, taksim, hibe ve kazandırıcı zaman aşımı nedenleri ile Akçakoca İlçesi … Köyü çalışma alanında bulunan 118 ada 23, 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı muhtelif yüzölçümdeki taşınmazlardan 118 ada 23 parsel sayılı taşınmaz … kızı … …, 118 ada 24 parsel sayılı taşınmaz … kızı … …, 118 ada 25 parsel sayılı taşınmaz … kızı Necla …, 118 ada 26 parsel sayılı taşınmaz … oğlu … ve 118 ada 27 parsel sayılı taşınmaz ise … kızı … … adlarına tespit edilmiştir.
Davacı …, çekişmeli taşınmazların davalılardan … ile ortak murisleri olan …’dan kaldığı ve mirasçılar arasında terekenin taksim edilmediği iddiasına dayanarak dava açmış, yargılama sırasında ise … aynı iddia ile davaya katılmıştır.
Mahkemece, yapılan yargılama sonunda; davanın reddine, çekişmeli taşınmazların ayrı ayrı tespit gibi tescillerine karar verilmiş; hüküm, davacı … mirasçıları … … ve müşterekleri ile müdahil davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Çekişmeli 118 ada 23 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, kadastro tespitine itiraz davalarında husumetin tespit malikine, tespit malikinin ölü olması halinde ise mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer alması zorunludur. Taraf teşkilinin sağlanması dava şartı olup, bu koşul yerine getirilmeden işin esasına girilemez. Kamu düzenine ilişkin bu hususun, yargılamanın her safhasında Mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir.
Somut olayda, dava konusu 118 ada 23 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki “… kızı … …” olduğu halde, husumetin … kızı …’e (…) yöneltilip, bu kişiye karşı yargılamanın sonlandırıldığı anlaşılmaktadır.
Çekişmeli taşınmazın kayıt maliki ile husumet yöneltilen kişilerin isim ve soyadı benzerliği bulunması karşısında husumetin hatalı gösterilmesinin kabul edilebilir yanılgıdan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; davacı tarafa taşınmazın tespit maliki … kızı … …’ı davaya dahil etmek üzere süre ve imkan verilmeli, taraf teşkilinin bu yolla sağlanması halinde tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, taraf koşuluna ilişkin bu husus göz ardı edilerek usulünce taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2. 118 ada 24, 25, 26 ve 27 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince,
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların davalı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamında kaldıkları, dayanak tapu kaydının 13.07.1993 tarihinde … …’ten davalı … oğlu …’a satış sonucunda oluştuğu, dolayısıyla dava konusu taşınmazların müşterek muristen kalan yer olmayıp, 13.07.1993 tarihinde … …’ten davalı … oğlu …’a satış ile geçtiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, araştırma, inceleme ve uygulama yeterli olmadığı gibi yapılan değerlendirme de dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Davacı …, çekişmeli taşınmazların tarafların müşterek miras bırakanı …’dan kaldığını ileri sürerek dava açmış, davalı taraf ise çekişmeli taşınmazın … …’ten satın alınan yer olduğunu savunmuş ve 13.07.1993 tarihli ve 4 sıra numaralı tapu kaydına dayanmıştır.
Davalı tarafın dayandığı tapu kaydı incelendiğinde, 13.07.1993 tarihli ve 4 sıra numaralı son tedavülünde 2/240 payının … oğlu … adına kayıtlı olduğu, bu kaydın … …’in satışına dayandığı, tapu kaydının 29.11.1940 tarihli ve 15 sıra numaralı tedavül kaydında … … mahdumu …’ya ait 1/4 payın intikal ettirildiği, bu kişinin mirasçılarından … ve … payının temlik nedeni ile tedavül ettiği, ancak … mirasçısı olan tarafların müşterek murisleri … payının tedavül etmeyip uhdesinde bırakıldığı, ayrıca bu kişiler dışında da tapu kaydında paydaşlar bulunduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, mahallinde yapılan uygulamaya göre de, tapu kaydının dava konusu taşınmazlar ile başkaca bir çok taşınmazı kapsamına aldığı, ayrıca keşif sırasında alınan beyanlar, taşınmazların evveliyatında kime ait olduğu, kimden kime kaldığı ve kim tarafından ne zamandan beri hangi hukuki nedene dayalı olarak kullanıldığı hususlarında yeterli olmamakla beraber, bir kısım beyanda dava konusu taşınmazların … oğlu … …’e ait olduğu, bu kişiden de …’ın satın aldığı belirtilmiştir.
Şu halde, davalı tarafın dayandığı tapu kaydı pay tapusu olup, her iki yanın da payı bulunduğuna göre, tapu malikleri arasında bir taksim bulunup bulunmadığı, taksim mevcut ise taksimin hangi tarihte yapıldığı ve dava konusu taşınmazların hangi tapu malikine isabet ettiği, taksimin tapunun … …’e tedavülünden evvel yapılmış olması halinde taşınmazların …’a isabet edip etmediği ve bu kişi tarafından … …’e satılıp satılmadığı ve taşınmazların kim tarafından ne zamandan beri hangi hukuki nedene dayalı olarak kullanıldığı hususlarının belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Ne var ki, bu hususlarda yeterli beyan alınmadığı gibi taşınmazların kim tarafından ne zamandan beridir hangi hukuki nedene istinaden kullanıldığı maddi olaylara dayalı olarak sorulup saptanılmamış, tapunun 13.07.1993 tarihli ve 4 sıra numaralı tedavül kaydı yalnızca bir kısım paya ilişkin olup, tarafların müşterek murisi …’ın da 29.11.1940 tarihli ve 15 sıra numaralı kayıtta payı bulunduğu halde, nedenleri tartışılıp değerlendirilmeden 13.07.1993 tarihli ve 4 sıra numaralı tapu kaydına değer verilerek hüküm kurulmuştur.
Eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, 07.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda tapu kaydının kapsamı olarak belirtilen taşınmazlar ile bu taşınmazları çevreleyen taşınmazların tespit tutanakları ile varsa tespitlerine esas alınan tapu kayıtları ve kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının tesislerinden itibaren tüm tedavülleri getirtilmeli, bundan sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ve teknik bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalı, bu keşifte, davalı tarafın dayandığı tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ve teknik bilirkişi eliyle yöntemince yerine uygulanmalı, kayıtlarda yazılı olup yerel bilirkişilerce zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanları, komşu parsel tutanakları ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli; tapu kayıtlarının taşınmazları kapsaması durumunda dayanak tapu kaydının pay tapusu olduğu dikkate alınmalı, teknik bilirkişiden, tapu kayıtlarının varsa revizyon gördüğü parsellerin de dikkate alındığı, komşu parsellerin dayanağı kayıtların dava konusu taşınmazlar yönünü ne okuduğunun belirlendiği ve kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle tapu kayıtlarının sınır denetiminin yapıldığı ve kayıtların kapsamlarının kesin olarak gösterildiği keşfi izlemeye imkan veren, ayrıntılı ve gerekçeli rapor ve kroki alınmalı ve böylelikle taşınmazların tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız tespit edilmeli; keşifte dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların geçmişte ne durumda bulunduğu, taşınmazların kim tarafından, ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, halen kimin zilyetliğinde olduğu, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, nasıl tasarruf edildiği, taşınmazlar davalı tarafın dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kalmakta ise tapu malikleri arasında bir taksim bulunup bulunmadığı, taksim mevcut ise taksimin hangi tarihte yapıldığı ve dava konusu taşınmazların hangi tapu malikine isabet ettiği, taksimin tapunun … …’e tedavülünden evvel yapılmış olması halinde taşınmazların …’a isabet edip etmediği ve bu kişi tarafından … …’e satılıp satılmadığı, ayrıca taksim yoluyla …’a düşen başkaca taşınmaz mevcut ise bu taşınmazın halen uhdesinde olup olmadığı ya da 3. kişiye satıp satmadığı hususları maddi olaylara dayalı olarak sorulmak suretiyle kesin olarak belirlenmeli; bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkilerin giderilmesine çalışılmalı; çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana ne sebeple üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılarak açıklanmalı, ayrıca bir kısım beyanda taşınmazların kuzeyinde bulunan taşınmazın … tarafından Hidayet … isimli kişiye satıldığı belirtilen 118 ada 22 parsel sayılı taşınmazın davalı olduğu dava dosyası getirtilerek bu dosyadan da yararlanılmalı ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması isabetsiz olduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.