YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/11201
KARAR NO : 2021/12528
KARAR TARİHİ : 15.12.2021
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemenin verdiği önceki karar … tarafından bozulmuş olup, bozma ilamında özetle; “tarafların dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasının yeterli olmadığı açıklanarak, davalı tarafın dayandığı tapu kaydının ve geldisi olan ifraz kaydının dayanaklarının getirtilmesi, esas tapu kaydının yerine uygulanması, ifrazda sınır değişikliği yapılıp yapılmadığının, değişiklik mevcut ise bunun haklı bir nedene dayanıp dayanmadığının incelenmesi, diğer taraftan davacı tarafın dayandığı kaydın da gereği gibi yerine uygulanması, ayrıca tapu kayıtlarının uygulamasını gösterir şekilde krokili rapor alınması, kroki üzerinde tapu kayıt sınırlarının işaretlenmesi, tapu kayıt uygulamasının komşu parsellerin tutanak ve varsa dayanakları ile denetlenmesi, ayrıca tapu kayıtlarının sınırlarının açık kalması halinde miktar fazlası kısımlar yönüyle vergi kayıtlarının uygulanıp, zilyetlik durumunun araştırılması, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, … ili … ilçesi … Köyü … mevkiinde bulunan davalı … adına 126 hektar 2.800,00 m2 yüzölçümü ile 4 nolu parsel olarak tespit edilen ve daha sonra 268 parsel numarasını alan taşınmazın tapulama tutanağının iptali ile davacı … mirasçıları adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın tespitine esas 17.12.1952 tarihli ve 35 sıra numaralı tapu kaydı ile 1937 tarihli ve 40 tahrir numaralı vergi kaydının dava konusu taşınmazı kapsadığı, bu nedenle davalı adına yapılan tespitin yerinde olduğu, ancak davacı … ile tespit maliki … arasında sulh sözleşmesi yapıldığı gözetilerek taşınmazın davacı … mirasçıları adına tesciline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Ne var ki; Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma, inceleme ve uygulamada hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bozma ilamına uyulmakla taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşacağından, bu hakkın ihlal edilmemesi için bozma gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Hükmüne uyulan bozma ilamında, tespite esas tapu kaydının yöntemince uygulanıp kapsamının tayin edilmesi gereğine değinildiği halde, kayıt sınırlarının belirlenmesi bakımından özellikle hükme esas teşkil ettiği anlaşılan keşif sırasında, mahalli bilirkişi ve tanıklardan, kayıt sınırları tek tek okunmak suretiyle ayrıntılı beyan alınmamış; fen bilirkişi raporunda ise, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre yapıldığı belirtilen uygulamaya göre gerek kök kaydın sınırları, gerekse de tespite esas kaydın sınırları gösterilmekle birlikte, bir kısım komşu taşınmaz kayıtları harita üzerinde gösterilmediğinden, bir kısım komşu taşınmaz ise gösterilmekle beraber tutanak ve dayanakları getirilmediğinden kayıt sınırlarını denetleme olanağı bulunmadığı gibi, ifrazen oluşan kayıtların aynı kök kayıtta aranması ve tapu uygulamasında varsa ifraz haritası ve ifrazen oluşan kayıtların tedavüllerinden yararlanılması gerekirken, kök kayıttan müfrez kayıtların revizyon durumları belirlenmek suretiyle kayıt uygulamasında revizyon gördükleri taşınmazlardan da yararlanılmamış; kök kaydın miktarının “500 dönüm”, tespite esas kaydın ise “111 dönüm” olduğu ve tapu kayıt sınırları olarak fen raporunda gösterilen yerlerin bir kısmı gayri sabit sınır olduğu hususları üzerinde önemle durulmamış; taşınmazın miktarının 1.262.000,00 m2 olduğu göz önüne alındığında uyduğu belirtilen kaydın ne şekilde bu taşınmazı kapsadığı hususları tartışılıp değerlendirilmemiş ve ayrıca kök kayıt miktarı kadar yerin edinilip edinilmediği de araştırılmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşabilmesi için Mahkemece, öncelikle hükme esas alınan 17.12.1952 tarih ve 35 sıra nolu tapu kaydının ifrazen oluştuğunun anlaşılması karşısında ifraza ilişkin kroki bulunup bulunmadığı araştırılarak, varsa getirtilip dosya arasına konulmalı, ayrıca sözü edilen tapu kaydının “111 dönüm” olup “500 dönüm” miktarındaki kök tapudan ifrazen oluştuğu dikkate alınarak, kök kayıttan müfrez kayıtların hangi taşınmazlara revizyon gördükleri araştırılarak, revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanakları ile geniş çaplı birleşik krokileri ve çekişmeli taşınmaz ile 18.04.2008 tarihli keşif sonucu oluşturulan krokide kök kaydın kapsamı olarak gösterilen kısmın içerisinde kalan ve kayıt kapsamı olarak belirtilen kısımları dıştan çevreleyen taşınmazların kadastro tespit tutanakları, varsa dayanağı kayıt ve belgeler ile başka davanın konusu olmaları halinde ilgili dava dosyaları da getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve elverdiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile ziraat mühendisi ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşif sırasında, tespite esas olup hükme dayanak teşkil eden tapu kaydı ve varsa tapu kaydının dayanağı olan haritalar zemine uygulanıp kapsamı 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 20/A maddesi gereğince haritasına göre belirlenmeye çalışılmalı; tapu kaydının haritasının bulunmaması ya da uygulanamaması halinde ise, özellikle ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının, kök tapu kaydının içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülerek, kök tapu kaydı ile dayanak tapu kaydında okunan sınır yerleri tek tek okunup bu sınırlar mahalli bilirkişilere zeminde göstertilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı; tapu kaydı uygulamasında tapu kaydının kök kaydından ifrazen oluşan tapu kayıtlarının revizyon gördüğü parsellerden yararlanılmalı; öte yandan tespite esas vergi kaydı da uygulanıp, bu kaydın kapsamı belirlenmeli; ayrıca mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazın evveliyatında kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, kim tarafından ne zamandan beri ne şekilde kullanıldığı hususları sorulup, bu hususlarda ayrıntılı beyan alınmalı, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları komşu parsellerin tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunması halinde bu çelişkilerin gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmesine çalışılmalı; ziraat mühendisi bilirkişiden, taşınmazın evveliyatını, toprak yapısını ve niteliğini bildirir rapor düzenlemesi istenilmeli; fen bilirkişisinden ise, tapu kaydının haritası mevcut ise bu harita ile kadastro paftasını çakıştırır şekilde gösterir, kök tapu kaydından revizyon gören parsellerin de dikkate alındığı, komşu parsellerin dayanağı kayıtların dava konusu taşınmaz yönünü ne olarak okuduğunun belirlendiği ve kroki üzerinde işaretlenmek suretiyle tapu kaydının sınır denetiminin yapıldığı ve kayıtların kapsamlarının kesin olarak gösterildiği, keşfi izlemeye, bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan veren ayrıntılı ve gerekçeli rapor ve kroki alınmalı; müfrez tapu kayıtlarının kapsamının, kök tapu kaydının içinde aranmasının zorunlu olduğu hususu üzerinde önemle durulmalı, bu kapsamda dayanak kaydın kök kaydın kapsamında kalıp kalmadığı, kalmakta ise kök kaydın gayri sabit sınırlı ya da yönlerinin açık kalması nedeni ile miktarı ile geçerli olup olmadığı, miktarı ile geçerli ise miktarının edinilip edinilmediği gibi hususlar düşünülmeli ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I. maddeleri gereğince … ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, harçtan muaf olduğundan Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 15.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.