Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/10839 E. 2021/9845 K. 30.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/10839
KARAR NO : 2021/9845
KARAR TARİHİ : 30.09.2021

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, bozma ilamına karşı direnilmesine karar verilmiş olup hükmün davalı … ve … ile dahili davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Kadastro sırasında, … Köyü çalışma alanında bulunan 129 ada 41 parsel sayılı 8884,88 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak, davalılar … ve … adına tespit edilmiştir.
Davacı …, kendi adına tespit gören 129 ada 40 parselin bir bölümünün davalılara ait taşınmaz içinde bırakıldığını öne sürerek, bu bölümün adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece verilen 13.01.2015 tarihli hükümle, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümünün 129 ada 40 parsele eklenmek suretiyle davacı adına, geri kalan bölümünün tarla vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün, davalılar Hazine, Orman İdaresi, … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi’nin 30.11.2016 tarihli ve 2015/10139 Esas, 2016/11513 Karar sayılı ilamıyla, “davanın yalnızca tespit maliklerine yöneltilmesinin zorunlu olduğu, Hazine ve Orman idaresi tespit maliki olmadığından taraf sıfatlarının bulunmadığı, davaya dahil edilmiş olmalarının kendilerine taraf sıfatını kazandırmayacağı, 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi gereğince hakimin taleple bağlı olduğu, bu ilke gereğince davanın taraflar arasında görülüp sonuçlandırılmasının zorunlu bulunduğu açıklanarak, Mahkemece, talep aşılarak çekişmeli taşınmaz hakkında açılmış bir davasının bulunmadığı ve 3402 sayılı Kanun’un 30/2. maddesinin uygulanmasının da mümkün bulunmadığı gözetilmeden Hazine adına tescil kararının verilmesinin isabetsizliğine” değinilerek bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, söz konusu bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda verilen 20.06.2017 tarihli hükümle, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümünün 129 ada 40 parsele eklenmek suretiyle davacı adına, geri kalan bölümünün tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar Orman İdaresi, … ve …’ un temyizi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 20. Hukuk Dairesi’ nin 04.03.2020 tarihli ve 2017/8925 Esas, 2020/1180 Karar sayılı ilamıyla, “dava konusu taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişiler ile davacı tarafın sunduğu senet tanıklarının, dava konusu taşınmazın dava dışı… isimli kişiye ait olduğunu ve gerek davacı gerekse davalı tarafından kullanılmadığını beyan ettikleri, aldırılan bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın uzun zamandır kullanılmadığının belirtildiği, bu nedenle taşınmaz üzerinde gerek davacının gerek davalının zilyetliğinin olmadığının belirlendiği ve somut olayda 3402 sayılı Kanun’un 30/2. maddesi gereği gerçek hak sahibinin araştırılma koşullarının oluşmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına karşı direnilerek önceki hükümde yazılı olduğu gibi 03.11.2020 tarihli hüküm tesis edilmiş, direnme kararı Hazine vekili ile davalılar … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalılar … ve …’un tüm, Hazine vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Hükmüne uyulan 04.03.2020 tarihli bozma ilamında belirtildiği üzere, davalı Hazine ve Orman İdaresinin davada taraf sıfatı bulunmadığından, Mahkemece, hem bozma ilamına uyularak verilen 20.06.2017 tarihli hükümde, hem de temyize konu eldeki 03.11.2020 tarihli direnme hükmünde “ davalı … İdaresi ve davalı Hazinenin taraf sıfatı bulunmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmesine rağmen, davacı lehine takdir edilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile harcın ‘davalılardan’ alınmasına denmek suretiyle, karar başlığında davalı sıfatıyla gösterilen Hazine ve Orman İdaresinin de sorumlu olabileceği şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma sebebi yapılmamış, hükmün aşağıda belirtilen kısmının HUMK’un 438/7. (HMK’nin 370.) maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle, davalılar … ve …’un tüm, Hazine vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 5. ve 6. bendinde geçen “davalılardan” ifadesi çıkarılarak yerine “davalı gerçek kişilerden” ifadesinin, hükmün 7. bendinde geçen “davalıdan” ibaresinin çıkartılarak yerine “davalı gerçek kişilerden” ibaresinin eklenmesine, Yerel Mahkemenin DİRENME hükmünün 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollaması ile HMK’nin 304. maddesi 1086 sayılı HUMK’un 438/7. fıkrası gereğince düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 54,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 4,90 TL’nin temyiz eden davalılar … ve …’dan alınmasına, 30.09.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.