Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2021/10443 E. 2023/1374 K. 13.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/10443
KARAR NO : 2023/1374
KARAR TARİHİ : 13.03.2023

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2019/24 E., 2019/266 K.
HÜKÜM/KARAR : Davanın kabulüne
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili ve dahili davalı Orman İdaresi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ve dahili davalı Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, kendisine ait bulunan Bursa ili, … ilçesi, … Köyünde bulunan 106 ada 29 parsel sayılı taşınmaz sebebiyle Bursa Kadastro Mahkemesinin 2014/68 Esas, 2014/92 Karar sayılı dosyası ile dava açtığını, yapılan yargılama sonucunda söz konusu 106 ada 29 parsel sayılı taşınmazda 17/B ile gösterilen 3.925,35 m2 yerin davacıya ait olduğu ve bu sebeple yapılan itirazın kabulüne karar verildiğini, davacının dava sırasında söz konusu yerin kendi adına tescilini de talep ettiğini, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin söz konusu yerin tahdit dışına çıkartılmasında bir usulsüzlük olmadığını, tescil talebi bulunmadığından talebi aşan şekilde karar verilmemesi gerektiğinden bahisle mahkemenin tescile yönelik kararını düzelterek kararı onadığını, söz konusu kararda tescil talebine yönelik işlemin artık genel mahkemede karar bağlanması gerektiğini de belirttiğini açıklayarak, Bursa Kadastro Mahkemesinde tespitine karar verilen fakat tesciline karar verilmeyen, Hazine adına tescili yapılmış olan Bursa ili, … ilçesi, … Köyünde bulunan 106 ada 29 parsel sayılı taşınmazda 17/B ile gösterilen ve davacıya ait bulunan 3.925,35 m2 yerin Hazine adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın zilyetliğe dayanarak zamanaşımı yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığını, dava konusu edilen taşınmazın 2007 yılındaki orman kadastro çalışmalarıyla orman olarak tespit ve 25.01.2008 yılında da tescil gördüğünü, taşınmazın orman vasfında olduğundan … Mal Müdürlüğünün 12/04/2010 tarihli ve 47-7 sayılı oluru ile Çevre ve Orman Bakanlığına (Orman Genel Müdürlüğüne) tahsis edildiğini, bu durumda tescil davası sonucunda hak ve menfaatleri etkilenebilecek olan Orman Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilmesi ve davaya dahil edilmesini talep ettiklerini, dava kazanmayı sağlayan zilyetliğin eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 713/1 inci ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkin olduğunu, taşınmazın kadastro öncesi herhangi bir tapusunun bulunmadığını, açılan davanın zilyetliğe dayalı tescil davası olduğundan öncelikle taşınmazın hukuksal niteliğinin buna uygun bulunması ve özel mülkiyete elverişli yerlerden olması gerektiğini, her ne kadar mahkeme kararıyla tahdit dışına çıkarılmışsa da taşınmaz tahdidin kesinleşmesine kadar orman vasfında olduğunu, dava konusu taşınmazın Hazine adına orman vasfıyla tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın kadastroca kesinleştikten sonra aynı taşınmazın tapusunun iptali ile kendi adlarına tescili davasında kadastro öncesi nedenlere dayanılamayacağını, davacıların kadastro öncesi zilyetliğinin var olup olmamasının önemli olmadığını, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten dava açma tarihine kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmediğinden 4721 sayılı Kanun’un 713/1 inci ve 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesi şartlarının oluşmadığını, aslen orman vasfında olan bir yerde zilyetliğe itibar edilemeyeceğinden ve kadastro çalışmasından sonra kadastro öncesi zilyetliğin kesintiye uğrayacağından, hem kadastro tarihine kadar hem de bu tarihten sonra davacı zilyetliğinin 20 yıllık süresinin dolmadığını, zilyetlik belirlemesinde Yargıtay kararlarındaki esaslar doğrultusunda inceleme yapılmasını, dava değerinin düşük gösterildiğini, dava değerinin belirlenmesini ve mahkeme harç ve masrafları ile ücreti vekaletin bu bedel üzerinden takdir edilmesini talep ettiklerini açıklayarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Bursa Kadastro Mahkemesinin 2014/ 68 Esas, 2014/92 Karar sayılı kararının Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2015/3420 Esas, 2015/1223 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onandığı, ilgili davada davacı tarafından tapu iptali ve tescil talep edilmediği, bu nedenle eldeki davada Yargıtay ilamı doğrultusunda bilirkişi raporunda 17/B harfi ile gösterilen toplam 3925,35 m2’lik alanın tapusunun iptali ve tescilinin talep edildiği, Kadastro Mahkemesince denetime elverişli 25.08.2011 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu taşınmazın orman arazisi olmadığı, 106 ada 29 nolu parselin dava edilen kısmı hakkındaki orman kadastro komsiyonun kararının iptaline ve bu bölümün orman sınırları dışına çıkarılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, Kadastro Mahkemesince tanık ve mahalli bilirkişilerin dinlendiği, davacı tarafın delil listesinde ilgili Kadastro Mahkemesi dosyasının bulunduğu, usul ekonomisi gereği dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin tekrar dinlenilmediği ve beyanlarına göre zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği, dava konusu taşınmazın mera, yaylak ya da kışlak yerlerden olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve dahili davalı Orman İdaresi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri
1. Dahili davalı Orman İdaresi vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu edilen taşınmazın 2007 yılındaki orman kadastro çalışmalarıyla orman olarak tespit ve 2008 yılında da tescil gördüğünü, açılan davanın zilyetliğe dayalı tescil davası olduğu için de öncelikle taşınmazın hukuksal durumunun buna uygun bulunması gerektiğini, her ne kadar mahkemece tahdit dışına çıkarılmış ise de taşınmazın tahdidin kesinleşmesine kadar orman vasfında olduğunu ve ancak tahdidin kesinleştiği tarihten itibaren zilyetliğe konu olabileceğini, Yargıtay içtihatlarına göre taşınmaz kadastroca kesinleştikten sonra, aynı taşınmazın tapunun iptali ve kendi adlarına tescili davasında kadastro öncesi nedenlere dayanılamayacağını, bu sebeple davacının kadastro öncesi zilyetliğinin olup olmamasının önemli olmadığını açıklayarak, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 1955 ve 1977 tarihli hava fotoğraflarında yeşil çalılık alanda kaldığını, etrafının ormanla çevrili olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalması gereken yerlerden olduğundan zilyetlikle kazanılamayacağını, bilirkişi raporunda 1977 ve 2001 yılları arasına ilişkin olarak hava fotoğrafı incelemesi yapılmadığını, bilirkişi raporunun soyut bilgilere dayandığını, sadece ham toprağın sürülmesi ya da ağaç dikmenin imar ihya olarak sayılmayacağını, imar ihyanın tespiti açısından hava fotoğrafı incelemesi yapılmadığı gibi keşifte de mahalli bilirkişi ve tanık dinlenmediğini, zilyetlikle kazanım koşullarının oluşmadığını açıklayarak, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın 2007 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içine alındığı, 2008 yılında yapılan arazi kadastrosu ile de orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiği, davacı tarafından Kadastro Mahkemesinde taşınmazın orman kadastrosu dışına çıkarılması istemi ile açılan dava sonunda taşınmazın orman vasfında olmadığının anlaşılması üzerine 106 ada 29 parsel sayılı taşınmazın krokide 17/B ile gösterilen bölümü yönünden davanın kabulü ile orman tahdidi dışına çıkartılmasına karar verilmiş olduğu ve ilgili kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, kadastro mahkemesince yapılan yargılama dava konusu taşınmaz bölümü yönünden davacının edinmeyi sağlayıcı zilyetliğinin varlığının kanıtlandığı, böylece mahkemece davanın kabulüne karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak; dosya içerisine gelen kayıtlara göre, 106 ada 29 parsel sayılı taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına kayıtlı ve davanın tapu iptali ve tescil davası olduğu, davanın da kabulüne karar verildiği anlaşıldığına göre davacı tarafından yatırılan harcın iadesine karar vermek gerekirken bakiye harcın da davacıdan tahsili yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b.2 maddesi gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Hazine ve Orman İdaresi vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Nedenleri
1. Dahili davalı Orman İdaresi vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde de belirtildiği üzere dava konusu edilen taşınmazın 2007 yılındaki orman kadastro çalışmalarıyla orman olarak tespit ve 2008 yılında da tescil gördüğünü, açılan davanın zilyetliğe dayalı tescil davası olduğu için de öncelikle taşınmazın hukuksal durumunun buna uygun bulunması gerektiğini, her ne kadar mahkemece tahdit dışına çıkarılmış ise de taşınmazın tahdidin kesinleşmesine kadar orman vasfında olduğunu ve ancak tahdidin kesinleştiği tarihten itibaren zilyetliğe konu olabileceğini, Yargıtayın içtihatlarına göre de taşınmaz kadastroca kesinleştikten sonra, aynı taşınmazın tapunun iptali ve kendi adlarına tescili davasında kadastro öncesi nedenlere dayanılamayacağını, bu sebeple davacının kadastro öncesi zilyetliğinin olup olmamasının önemli olmadığını açıklayarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde de belirtildiği üzere dava konusu taşınmazın 1955 ve 1977 tarihli hava fotoğraflarına göre yeşil çalılık alanda kaldığını, etrafının ormanla çevrili olduğunu, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalması gereken yerlerden olduğundan zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda 1977 ve 2001 yılları arasına ilişkin olarak hava fotoğrafı incelemesi yapılmadığını, bilirkişi raporunun soyut bilgilere dayandığını, sadece ham toprağın sürülmesi ya da ağaç dikmenin imar ihya olarak sayılmayacağını, imar ihyanın tespiti açısından hava fotoğrafı incelemesi yapılmadığı gibi keşifte de mahalli bilirkişi ve tanık dinlenmediğini, zilyetlikle kazanım koşullarının oluşmadığını açıklayarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, mahkeme kararı ile orman kadastrosu iptal edilen taşınmaz bölümü hakkında kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kanun’un 14 ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Kanun’un 369/1, 370 ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1 inci maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekili ile dahili davalı Orman İdaresi vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdükleri nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun değişik 13. maddesinin “j” bendi gereğince davalılardan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.