YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1000
KARAR NO : 2021/4980
KARAR TARİHİ : 10.06.2021
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı üçüncü kişi vekili, asıl dosyada Antalya 16. İcra Müdürlüğünün 2011/12906 sayılı takip dosyasında yapılan 09.10.2012 günlü haczin 3.kişinin faaliyette bulunduğu adreste gerçekleştirildiğinden bahisle istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş, birleşen dosyada İİK’nin 97. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak şikayette bulunmuştur.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirketin ortakları arasında akrabalık bulunduğunu, borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla hareket edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre; “Borçlu şirket ile üçüncü kişi şirketler arasında organik bağ bulunduğu, istihkak iddiasında bulunan şirket ortakları ile borçlu şirket ortaklarının aynı kişiler ya da aynı soyadı taşıyan kişiler oldukları, aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, borçlu şirket çalışanlarının bir kısmının davacı şirkette çalışmaya devam ettikleri, davacı şirket ile borçlu şirketin muvazaalı olarak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiği “ gerekçesi ile asıl dosyada davanın reddi ile birleşen dosyada İİK’nin 97. maddesinin uygulanmasına yönelik şikayetin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 22.04.2015 tarihli ve 2014/26655 Esas 2015/9158 Karar sayılı ilamı ile birleşen davaya yönelik temyiz talebinin hükmün kesin olması nedeniyle reddine, asıl dosyaya ilişkin temyiz talebinin kabulü ile karar tarihinden sonra 17.01.2014 tarihinde icra dosyasının infazen kapatılması nedeniyle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davanın açıldığı tarihte haklılık durumunun taraf defterleri, SGK, ticaret sicil ve vergi kayıtları üzerinde yapılacak inceleme sonucu belirlenerek, maktu karar ve ilam harcı ile dava değeri üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesi için kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada, davacı üçüncü kişi şirket yetkilisi Tayfun Aydın’ın borçlu şirket yetkilisi Atilla Altan’ın dayısı olduğu, bu nedenle borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ bulunduğu, aynı iş kolunda faaliyet gösterdikleri, borçlu şirket çalışanlarının bir kısmının davacı şirkette çalışmaya devam ettikleri ,davacı şirket ile borçlu şirketin muvazaalı olarak borçlulardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettikleri kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Mahkemece;her ne kadar bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, 17.01.2014 tarihinde dosyanın infaz edilmesi nedeni ile dosyadaki tüm hacizlerin fekkine karar verildiği görülmüştür. İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, haciz ortadan kalktığına göre, davanın konusuz kaldığı dikkate alınmadan işin esasına yönelik yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş, davanın reddi yerine konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar vererek, maktu karar ve ilam harcı ile dava değeri üzerinden hesaplanacak nispi vekâlet ücretinin davanın açılmasına neden olan tarafa yükletilmesinden ibarettir.
2. Mahkemece, davanın açıldığı tarihte tarafların haklılık durumunun değerlendirilmesine yönelik olarak esasa ilişkin inceleme yapılmış ise de bozma ilamı tam olarak yerine getirilmemiştir. Daire bozma ilamında borçlu ve üçüncü kişi şirket arasında muvazaanın tespit edilememesi halinde üçüncü kişinin sunduğu faturaların gerçekliği, bunların mahcuzlara uygunluğu, konuları keşif ve bilirkişi incelemeleri ile tespit edilmeli, bu sırada alıcı ve satıcı firmaların ticari kayıtlarına, ödeme vb. hususlara da bakılmasının gerektiği belirtilmesine rağmen, Mahkemece muvazaa iddiası yönünden borçlunun defterlerine ulaşılamadığı gerekçesiyle üçüncü kişi defteri incelenmeksizin ,üçüncü kişi ve borçlu arasındaki ilişkinin tespit edilemediği belirtilerek, diğer delillerin değerlendirilmesi sonucu alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı işlemler yapıldığı kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Buna göre, Mahkemece davalı üçüncü kişi şirket vekilinin mahcuzlara ilişkin olarak sunduğu faturaların defterlerinde kayıtlı olup olmadığı (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak), faturaların gerçekliği, bunların mahcuzlara uygunluğuna ilişkin mali müşavir bilirkişiden Yargıtay denetimine elverişli rapor hazırlaması istenerek, bu doğrultuda elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bozma ilamına aykırı olarak eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366. ve 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 10.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.