Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2020/3865 E. 2021/873 K. 04.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3865
KARAR NO : 2021/873
KARAR TARİHİ : 04.02.2021

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı üçüncü kişi vekili ve davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı alacaklı vekili, borçlu adresinde yapılan ihtiyati haciz işleminde hazır bulunan davalı üçüncü şirket yetkilisi …’un istihkak iddiasında bulunduğunu, haczin İİK’nin 99. maddesi gereğince yapıldığına karar verilmiş olsa da ispat yükünün davalı üçüncü kişide olduğunu, borçlular ile üçüncü kişi arasında organik bağ bulunduğunu, istihkak iddiasının muvazaalı olduğunu ve borçlu şirket ile davalı şirketin aynı iş kolunda faaliyette olduklarını belirterek, üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddini, davalı aleyhine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı üçüncü kişi vekili, ödeme emrinin haciz adresinde tebliğ edilmediğini, mülkiyet karinesinin davacı üçüncü kişi lehine olduğunu, davacının karinenin aksini kesin delillerle ispat etmesi gerektiğini, haciz yapılan adresin, müvekkiline ait iş yeri olup, iş yeri devrinin söz konusu olmadığını, borçlular ile müvekkili şirket arasında bir bağ bulunmadığını, kötü niyetli olan alacaklı aleyhine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, haciz yapılan adresin davalı üçüncü kişinin ticari sicil kayıtlarındaki adresi olup ispat yükünün davacı alacaklıda olduğu, alacaklı tarafından muvazaa iddiası ve üçüncü kişi ve borçlular arasındaki organik bağ ispatlanamadığından davanın reddine ve koşulları bulunmadığından davalı üçüncü kişinin tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 24.03.2014 tarihli ve 2013/12766 Esas, 2014/5121 Karar sayılı ilamı ile dosya içerisinde bulunan ticaret sicil kayıtlarından borçlu şirketin 25.02.2004 -27.05.2009 tarihleri arasında haciz adresinde faaliyet gösterdiği, adrese 06.03.2009 tarihinde üçüncü kişi şirketin taşındığı, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirketin 06.03.2009 tarihinden 27.05.2009 tarihine kadar haciz yapılan bu adreste birlikte faaliyette bulundukları anlaşılmaktadır. Her iki şirketin faaliyet konusunun aynı olması, şirketlerin belli bir süre aynı adreste faaliyet göstermeleri nedeni ile her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu kabul edilerek alacaklının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulmasına karar verilmiş ve davalı üçüncü kişi vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılamada davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı alacaklı ve katılma yoluyla davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nin 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nin 166. ve devamı maddeleri uyarınca, davaların birleştirilmesine karar verilmesi halinde sadece bunların yargılaması birlikte yürütülmekte olup her dava bağımsız karakterini korumaktadır. Bu durumda her dava için ayrı ayrı hüküm kurulmalı, yargılama giderleri ve vekalet ücreti vs. her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir.
Somut olayda Mahkemece; Dairemiz bozmasından sonra 16.03.2018 tarihinde, aynı Mahkemede aynı taraflar arasında farklı takip dosyasında yapılan hacze ilişkin olarak 18.06.2015 tarihinde açılan ve Dairemizin 09.04.2017 tarihli ve 2016/20602 Esas, 2017/1334 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilen 2017/873 Esas sayılı dosya asıl dava ile birleştirilmiştir. Mahkemece sadece asıl dava dosyası yönünden hüküm kurulmuş, birleştirilen dosya yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış, karar başlığında da birleşen davaya ait bilgilere yer verilmemiştir. Bu durumda Mahkemece, asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, birleştirilen 2017/873 Esas sayılı dosya yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma neden ve şekline göre davacı alacaklı ve hükmü katılma yoluyla temyiz eden davalı üçüncü kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı alacaklı ve katılma yoluyla hükmü temyiz eden davalı üçüncü kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 04.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.