Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2020/3795 E. 2021/4842 K. 08.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3795
KARAR NO : 2021/4842
KARAR TARİHİ : 08.06.2021

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı alacaklı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.06.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı alacaklı vekili Avukat … … ve karşı taraftan davacı üçüncü kişi vekili Avukat … … ile Garanti Finansal Kiralama A.Ş vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü :

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, üçüncü kişi şirketin mülkiyetinde olan depoda patates üretimi yapan firmalara depolama hizmeti verdiklerini, mahcuzların finansal kiralama sözleşmesi ile müvekkilinin kullanımında olduğunu iddia ederek, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu ile üçüncü kişi şirketler arasında organik bağ olduğunu, haciz mahallinde yapılan evrak araştırmasında borçlu şirkete ilişkin belgelerin bulunduğunu, haciz mahallinde bulunan kasaların üzerinde borçlu şirketin adının yer aldığını, kiracının dava açma hakkı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, hacze konu malların mülkiyetlerinin davacıya geçtiği, finansal kiralama sözleşmesine göre hacze konu makinelerin mülkiyetinin davacıya ait olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince, haciz yapılan adresin davacı üçüncü kişi şirketin mülkiyetinde olduğu, davacı şirketin haciz yapılan yerde depolama hizmeti verdiği, davaya konu forklift ve patates boylama makinesinin davacı tarafça finansal kiralama sözleşmesi kapsamında kiralandığı ve davanın devamı sırasında dosyaya sunulan 18/09/2018 tarihli satış sözleşmesi fotokopisine göre dava devam ederken mülkiyetinin davacı şirkete geçtiği, finansal kiralamaya konu mallarla ilgili devrin gerçekleştiği gerekçesi ile davalı alacaklı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davalı alacaklı vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Üçüncü kişi, mahcuz malın leasing sureti ile kiralandığını bildirerek, delil olarak 24.7.2013 ve 13.07.2015 tarihli …ile üçüncü kişi şirket arasında imzalanan Finansal Kiralama Sözleşmeleri ibraz etmiştir.
Öncelikle, İİK’nin 96/1. maddesi uyarınca istihkak iddiasının mülkiyet, rehin vb. haklardan birisine dayanılarak ileri sürülmesi gerekir. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.
Hal böyle olunca, Leasing Sözleşmesinin devam ettiği durumlarda,üçüncü kişinin yalnızca kiracılık sıfatına dayanabileceğinden istihkak iddiasında bulunma hakkı yoktur. Somut olayda ise, davacı üçüncü kişi tarafından yargılama aşamasında satın alma hakkının kullanıldığı,devir bedeli ödenerek mülkiyetin davacı üçüncü kişiye geçtiği dosya kapsamından anlaşıldığından davalı alacaklı vekilinin davanın usulden reddine karar verilmesine yönelik itirazlarının reddi gerekmiştir.
Öte yandan Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir finansal kiralama sözleşmesinin olduğunun kabulü yerinde ise de, mahcuzların Finansal Kiralama Sözleşmesine konu mallar olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Bu doğrultuda Mahkemece dava konusu mahcuzun bulunduğu mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, Finansal Kiralama Sözleşmesine konu menkuller ile mahcuzların aynı olup olmadığı (seri no, model yılı vd karşılaştırma yapılmak sureti ile) kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.050,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine
peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.