YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3366
KARAR NO : 2021/4844
KARAR TARİHİ : 08.06.2021
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı davalı alacaklı vekili ile tazminat açısından davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, bu kez hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı alacaklı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.06.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı alacaklı vekilleri Avukat … ve Avukat… ile karşı taraftan davacı üçüncü kişi vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkili ile borçlu arasında organik bağ bulunmadığını, borçlunun müvekkilinin taşeronu iken taşeronluk sözleşmesi feshedilerek ticari ilişkinin sonlandırıldığını, müvekkilinin borçludan alacaklı olduğunu ve borçlu hakkında başlattığı çok sayıda takip bulunduğunu beyan ederek istihkak iddialarının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlunun borca batık hale gelmesi üzerine borçlunun sigortalı işçilerinin bir kısmının davacıda çalışmaya başladığını, müvekkilinin söz konusu projeye yemek hizmeti verdiğini ve bu hizmeti davacı şirket üzerinden vermeye devam ettiğini, faaliyet konularının aynı olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, ödeme emrinin haciz uygulanan adreste tebliğ edilmediği, borçlunun haciz mahallinde bulunmadığı, SGK’ya yazılan müzekkereye gelen cevaptan borçlu şirkette çalışanların davacı şirkette çalışmaya devam etmediklerinin anlaşıldığı, ticaret sicil kayıtlarına göre davacı ile borçlu arasında bağ tespit edilemediği, davacı ile borçlunun aynı adreste bulunmadıkları gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, davalı alacaklı vekili ile tazminat açısından davacı üçüncü kişi vekili tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticaret sicilde kayıtlı adreslerinin farklı olduğu, hacizler sırasında borçlunun hazır olmadığı, borçluya ait evrak bulunmadığı, borçluya ödeme emrinin haciz mahallinden farklı bir adreste tebliğ edildiği, bu hususlar dikkate alındığında mahcuzların üçüncü kişinin yedinde haczedildiğinin kabulü gerektiği, üçüncü kişinini borçlunun işçilerinin bir kısmını çalıştırmasının muvazaayı ispata yeterli olmadığı gibi, davalı/alacaklı tarafından muvazaa iddiasının usulünce ispatlanamadığı, ayrıca davalı alacaklının kötü niyetle haciz yaptığı ispatlanamadığından tazminat talebinin reddi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davalı alacaklı vekili bu kez temyiz yoluna başvurmuştur.
Öncelikle; kararı temyiz eden davalı alacaklı vekili tarafından temyiz başvurusu sırasında adli yardım talep edildiğine göre, bu talep hakkında karar verme yetkisi kanun yolu incelemesini yapacak olan Yargıtaya aittir (HMK mad.336/3). Dosya arasına alınan ve dilekçe ekinde sunulan fakirlik belgesi, araç satış belgesi, vergi borçları sorgu ekranı, Devletin mahkeme harcı almasındaki menfaati ile başvuranın mahkeme vasıtasıyla hakkını korumadaki çıkarları arasındaki adil denge, Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile bu kapsamda adalete ve mahkemeye erişim hakkı dikkate alınarak, adli yardım talebi yerinde görüldüğünden, HMK’nin 334 ve devamı maddeleri gereğince adli yardım talebinin kabulüne, davalı tarafın nispi temyiz harç ve giderlerinden geçici olarak muaf tutulmasına karar verilerek, işin esasının incelenmesine geçildi.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK’nin 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 3.050,00 TL avukatlık ücretinin davalı alacaklıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı üçüncü kişiye verilmesine,
08.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.