Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2020/1852 E. 2021/1068 K. 09.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1852
KARAR NO : 2021/1068
KARAR TARİHİ : 09.02.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.02.2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı … geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar, dava konusu 16, 41, 121, 225 ve 107 parsel sayılı taşınmazlarda davalı ile paydaş olduklarını, ancak paylarına düşen kısımların davalı tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullanıldığını, davalının kullanımının … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/7 D.iş dosyasında tespitinin yapıldığını ileri sürerek paylarına vaki elatmanın önlenmesine ve 2002-2006 yılları arasındaki dönem için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 20.000 TL ecrimisile karar verilmesini istemişler, 30.03.2012 havale tarihli dilekçe ile, bilirkişi raporunda belirlenen değer üzerinden (150.358,72 TL) 130.358,72 TL olarak davayı ıslah etmişlerdir. Davacı … yargılama aşamasında ölmüş, geriye mirasçı olarak taraflar kalmıştır.
Davalı, dava konusu taşınmazların kullanımının taraflar arasındaki fiili taksime uygun olduğunu, davacılar aleyhine 80 ve 190 sayılı parseller bakımından açtığı davaya karşılık olarak haksız bir şekilde eldeki davanın açıldığını ve bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, olmadığı takdirde …, …’de muristen kalan tüm taşınmazların davacılar tarafından kullanılmasından kaynaklanan tazminat hakkının tespit edilip eldeki davada takas ve mahsubuna karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmadan sonra, davanın kabulü ile, dava konusu …-…-… köyü 16, 41, 121, 225 ve 107 parsel sayılı taşınmazlarda davacı …’nun payına yönelik davalı tarafça yapılan müdahalenin men’ine, …-…-… köyü 16 nolu parsel için 19.940,63 TL., …-…-… köyü 41 nolu parsel için 31.911,05 TL, …-…-… köyü 107 nolu parsel için 3.497,40TL, …-…-… köyü 121 nolu parsel için 41.108,06TL, …-…-… köyü 225 nolu parsel için 53.901,24 TL. ecrimisil bedellerinin dava tarihi olan 13.10.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’ndan alınarak davacı …’na verilmesine, davalının takas – mahsup definin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin zamanaşımı def’ine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir
Tüm dosya içeriği ve toplanan delilerden, davanın 13.10.2006 tarihinde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 20.000,00 TL (ecrimisil talebi için) değer gösterilerek açıldığı, Mahkemece yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporu uyarınca davacılar vekilinin 30.03.2012 havale tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirlenen değer üzerinden (150.358,72 TL) 130.358,72 TL davasını ıslah ettiği, ıslah dilekçesinin davalı vekiline 13.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 16.04.2012 tarihli dilekçesi ile ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, “belirsiz alacak davası” 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda düzenlenmediği halde 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (mad.107) ile düzenlenmiş bir dava çeşididir.
Somut olayda, Mahkemece, her ne kadar ıslahla artırılan değer üzerinden kabul kararı verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, az yukarıda da belirtildiği üzere, dava 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu 13.10.2006 tarihinde dava değeri 20.000,00 TL gösterilerek açılmış olup HUMK’da belirsiz alacak davası türü tanımlanmamıştır. Başka bir anlatımla, davanın açıldığı tarihte Türk Hukuk Sisteminde belirsiz alacak davası şeklinde bir dava türü bulunmamaktadır. O halde, HMK’nin 448.maddesinde bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtildiğine ve eldeki davada 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığından HMK’nin belirsiz alacak davasına ilişkin 107.maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmadığına göre, Mahkemece ıslah ile artırılan kısımlara karşı süresi içinde zamanaşımı itirazında bulunulmasına rağmen ıslaha değer vermek suretiyle ıslah edilen miktarın hüküm altına alınarak karar verilmesi doğru olmadığından, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.