YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1157
KARAR NO : 2021/5053
KARAR TARİHİ : 14.06.2021
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ : Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2019 tarihli ve 2018/574 Esas, 2019/811 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davalılar vekilince ve davacı vekili tarafından katılma yolu ile istinaf yoluna başvurulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden kararla davanın reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin davalı …’den satın aldığı 9 numaralı bağımsız bölümün haksız şekilde davalıların kullanımında olduğunu, gönderilen ihtarnameden sonuç alınamadığını açıklayarak, elatmanın önlenmesi ile şimdilik 100,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, davalıların iyiniyetli olduğunu, haksız işgallerinin bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulüne, elatmanın önlenmesi ile 375,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf isteminin reddine; dava konusu taşınmazın davacı ile davalı …’ın evlilikleri süresince birlikle oturdukları daire olduğu ve diğer davalıların davalı …’ın anne babası olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden kararla davanın reddine karar verilmiş, bu son karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Bilindiği üzere; taşınmazdan yararlanamayan malik, engel olan kişilerden her zaman elatmanın önlenilmesini isteyebilir.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı HGK kararı). Öte yandan; ecrimisile hükmedilebilmesi için, taşınmazdan davacı tarafın ne şekilde ekonomik gelir elde ettiği hususunun ispatı zorunlu olmadığı gibi haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir getirmeye özgülenmemiş olması dahi sonuca etkili değildir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının dava konusu taşınmazı 05.05.2016 tarihinde davalı …’den satın aldığı, davalı …’ın 15.11.2017 tarihinde davacı aleyhine boşanma davası ikame etmesi sonrası davacı ile birlikte oturduğu dava dışı müşterek konutu terk ederek diğer davalıların ikamet ettiği dava konusu taşınmaza yerleştiği, davacının Niğde 1. Noterliği aracılığıyla her üç davalıya gönderdiği 11577 nolu 04.09.2018 tarihli ihtarnamede, tebliğden itibaren 15 gün içinde taşınmazın boşaltılmasının istendiği anlaşılmıştır.
Buna göre, dava konusu taşınmaz davacı ile davalı …’ın evlilikleri süresince birlikte oturdukları konut olmadığı gibi davalı …’ın boşanma davasının açıldığı tarih sonrası yerleştiği, öncesi diğer davalılar Hüseyin ve Suna’nın birlikte yaşadığı konuttur. Keza davalıların savunması ve tanık beyanları bu doğrultuda olup, dosya kapsamında aksi iddia ve ispat edilmediğinden Bölge Adliye Mahkemesinin davanın reddi gerekçesi yerinde değildir.
Davacı dava konusu taşınmazın maliki olduğuna göre, her zaman taşınmazına yönelik müdahalenin men’ini isteyebileceğinden ve davalılar dava konusu taşınmazda davacının muvafakati ile oturmakta iken davacı gönderdiği ihtarname ile muvafakatini kaldırdığından; elatmanın önlenmesi ile davacı tarafından gönderilen ihtarnamede işgalin sonlandırılması için davalılara 15 gün süre verildiği gözetilerek, ihtarnamenin tebliği tarihinin 15 gün sonrasından başlatılmak üzere ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın HMK’nin 373/2 maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine, karardan bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.