YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1146
KARAR NO : 2021/983
KARAR TARİHİ : 08.02.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Aile Mah. Sıfatıyla)
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000 TL‘nin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin davanın kısmen kabulü ile, 22.615,60 TL’nin 04.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine dair ilk kararı, davalının temyizi üzerine Dairenin 23.05.2013 tarihli ve 2012/14429 Esas, 2013/7713 Karar sayılı kararı ile, davalının kişisel mal savunması üzerinde durulmadığı, davalının miras bırakanına ait taşınmazın satış parasıyla alındığı iddia olunan taşınmazın davalı adına alım ve satım tarihlerini içerir resmi akit tablolarıyla birlikte tapu kayıtlarının Tapu Müdürlüğünden getirtilmesi, ilk taşınmazın alım-satım ve nizalı taşınmazın alım tarihlerinin dosya içinde mevcut davalının banka hesap hareketleriyle karşılaştırılması, dava konusu taşınmazın alım bedeline davalının kişisel mal grubundan ödeme yapılıp yapılmadığının belirlenmeye çalışılması, nizalı taşınmazın alım bedelinin kısmen davalının kişisel mal grubundan karşılandığının tespiti halinde, varsa TMK’nin 219/5. maddesine göre kişisel malların gelirlerinin de aksi kararlaştırılmadıkça edinilmiş mal sayılacağının dikkate alınması, mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle mevcut kredi borcunun gözetilmesi, bundan sonra edinilmiş malda katılma alacağı isteğine ilişkin bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK mad.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerinden (TMK mad.236/1) hüküm kurulması gerektiğine işaret edilerek bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulü ile 24.491,00 TL katılma payı alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 2018/1167 Esas, 2018/2569 Karar sayılı ilamı ile, dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olan mirasen intikal eden taşınmazın satış bedeli ve bankadan çekilen kredi ile alındığının anlaşıldığı, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğu belirtildiği halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeden hüküm kurulduğu, anılan bozma ilamında “mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle mevcut kredi borcunun gözetilmesi” gerektiği belirtilmesine rağmen, yapılan hesaplamada davalının kişisel malı ile yapılan ödeme miktarı dikkate alındığı halde mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle mevcut kredi borcunun dikkate alınmadığı, bu nedenle mahkemece, mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle mevcut kredi borcu da gözetilerek hesaplama yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğine ve kabule göre de, usuli kazanılmış hak ilkesi göz ardı edilerek 22.615,60 TL’yi aşacak şekilde davalı aleyhine 24.491,00 TL’ye hükmedilmesinin de doğru olmadığına işaret edilerek bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile 17.422,02 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, artık değere katılma alacağı istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 Sayılı TMK’nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 22.06.2002 tarihinde evlenmiş, 27.05.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202). Tasfiyeye konu 7039 parselde kayıtlı 9 numaralı mesken, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 24.12.2004 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
Mahkemece, bozma sonrası alınan 02.09.2019 tarihli hesap bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacı lehine 17.422,02 TL katılma alacağına hükmedilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunun Dairemiz ilkelerine ve denetime elverişli olduğunu söyleme imkanı yoktur. Davaya konu taşınmazın evlilik birliği içinde 47.792 TL bedelle edinildiği, bunun 23.845 TL tutarının davalının kişisel malı niteliğindeki taşınmazının satım bedeli olduğu, 12.947 TL tutarının ise dosya kapsamına göre aksi ispatlanamadığından edinilmiş mal kabul edilmesi gerektiği, taşınmaz edinilirken 24.12.2004 tarihinde …’tan 11.000 TL kredi kullanıldığı, daha sonra bu kredinin 20.10.2008 tarihinde …’tan 24.000 TL kredi kullanılmak suretiyle kapatıldığı, evlilik içinde bu kredinin %62,09’unun ödendiği, buna göre yukarıda bahsedilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda katılma alacağı belirlenirken, davaya konu taşınmazın karar tarihine en yakın piyasa değeri üzerinden yapılan hesaplama sonucu bulunacak miktarın ilk kararda hükmedilen 22.615 TL’nin üzerinde olacağı anlaşılmaktadır. Davacı ilk kararda hükmedilen bu alacağı temyiz etmediğine göre, usuli kazanılmış hak ilkesi gereğince davacı lehine 22.615 TL miktara hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de, bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenler ile hükmün 1. fıkrasının “Davanın kısmen kabulü ile, 22.615 TL katılma alacağının karar tarihi olan 28.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde düzeltilmesine, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 438/7.fıkrası gereğince düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.