Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/679 E. 2019/6910 K. 03.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/679
KARAR NO : 2019/6910
KARAR TARİHİ : 03.07.2019

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı davacı üçüncü kişiler vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesince davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile davacı üçüncü kişi şirketlerin tazminatla sorumlu tutulmasına karar verilmiş, bu kez hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı üçüncü kişiler vekili tarafından istenmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.07.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı üçüncü kişiler vekili Avukat… geldi. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya yeniden incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı üçüncü kişiler vekili, 27.05.2016 ve 10.06.2016 tarihli hacizler esnasında mülkiyeti müvekkili şirketlerden Tarkan Reklam Şirketine ait mallar ile dava dışı şirketlerden kiralanan malların haczedildiğini öne sürerek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında organik bağ olduğunu, dava konusu 27.05.2016 tarihli haciz esnasında borçlu şirketlerden Rumi Gıda Şirketi adına evrak bulunduğunu, istihkak iddiasının muvazaalı olarak öne sürüldüğünü savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirketler usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içerisinde cevaplarını bildirmediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, davacı üçüncü kişilerin mahcuzların kendilerine ait olduğunu ispatlayamadıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı üçüncü kişiler vekilince ve davalı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 28.11.2018 tarihli ve 2018/1960 Esas, 2018/2246 Karar sayılı kararı ile; davacı üçüncü kişi ile davalı borçlu şirket arasında organik bağ olduğu, mülkiyet karinesinin borçlu dolayısı ile alacaklı yararına olduğu, mülkiyet karinesinin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından somut ve inandırıcı deliller ile ispatlanamadığı, istihkak davası açıldıktan sonra İlk Derece Mahkemesince, teminat karşılığında takibin durdurulmasına karar verildiği, davalı alacaklı tarafın tazminat talebinin de mevcut olduğu,bu durumda, İİK’nin 97/13. maddesi uyarınca, davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilmesi gerekirken, davalı alacaklının tazminat talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile davacı üçüncü kişi şirketlerin tazminatla sorumlu tutulmasına karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davacı üçüncü kişiler vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96 ve devamı maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.Davacı üçüncü kişi ZTF Müh. İnş. Taah. Reklam San. ve Tic. Ldt. Şti.’nin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İİK’nin 96/1. maddesinde, üçüncü kişinin haczedilen mal ve hak üzerinde mülkiyet veya rehin hakkına dayanarak istihkak davası açabileceği öngörülmüştür. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince, davacı üçüncü kişi vekilince dava dilekçesinde ibraz olunan faturalar uyarınca hacze konu bir kısım menkullerin üçüncü kişi şirketlerden Tarkan Reklam Şirketine diğerlerinin ise dava dışı şirketlere ait olduğu, haciz adresinde ZTF Mühendislik Şirketine ait mal olmadığı beyan edilerek, netice olarak mahcuzların üçüncü kişi Tarkan Reklam Şirketine ait olduğuna dair istihkak iddiasının kabulüne karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, davacı üçüncü kişinin istihkak iddiası dolayısıyla davacı sıfatı (aktif husumet ehliyeti) olmadığının değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
2.Davacı üçüncü kişi Tarkan Reklam Şirketinin mahcuz folyo kesim makinesi, bas-kes makinesi, laminasyon makinesi ile modem yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Davacı, üçüncü kişi mahcuz malları dava dışı Finansal Kiralama Şirketi ve Türk Telekom A.Ş.den kiraladığını beyan ederek kiracılık sıfatına dayalı olarak istihkak iddiasında bulunmuştur.
İİK’nin 96/1. maddesinde, üçüncü kişinin haczedilen mal ve hak üzerinde mülkiyet veya rehin hakkına dayanarak istihkak davası açabileceği öngörülmüştür. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.
Ancak somut olayda, davacı yukarıda yazılı haklara değil, yalnızca kiracılık sıfatına dayanmıştır. Kural olarak kiracının istihkak davası açma hakkı yoktur. Kira sözleşmesinde borç sadece taraflar yönünden sonuç doğurur. Diğer bir deyişle borç ilişkisinden kaynaklanan şahsi haklar sözleşmenin tarafı olmayan kişilere karşı ileri sürülemez. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, davacı üçüncü kişinin bu mahcuzlar yönünden davacı sıfatı (aktif husumet ehliyeti) olmadığının değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
3.Davacı üçüncü kişi Tarkan Reklam Şirketinin diğer mahcuzlar yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Dosya içerisindeki bilge ve belgelere göre; dava konusu hacizlerin borçlu şirketlere ödeme emrinin tebliğ edildiği adresten farklı olarak, üçüncü kişi şirketin ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresinde yapıldığı,evrak araştırmasında borçlu şirketlere ait evrak bulunmadığı,üçüncü kişi şirketin borcun doğum tarihinden önce kurulduğu, borçlu şirketler ile faaliyet konularının farklı olduğu, mahcuzların ise üçüncü kişi şirketin faaliyet konusu ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda İİK’nin 97/a maddesinde düzenlenen karine üçüncü kişi yararına olup, üçüncü kişi şirketin %33 hisse sahibi ortağı Muazzez …’ün, borçlu şirketin %49 hisse sahibi ortağı … …’ün gelini olması, yine aynı adreste birlikte faaliyet gösterdiği diğer üçüncü kişi ZTF Mühendislik Şirketinin %25 hisse sahibi ortağı …’ün borçlu şirket ortağı … …’ün oğlu olması, yine …’ün kendisi, annesi ve kardeşinin borçlu şirketlerden Rumi Gıda’nın borcun doğum tarihinden önce hisselerini devreden eski ortaklarından olması, tek başına karineyi tersine çevirmeye yeterli değildir. Davanın İİK mad. 96 gereğince üçüncü kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Bu yasal karinenin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.
Davalı alacaklının dayandığı, takip dosyası, takibin devamına ilişkin Mahkeme kararı, ticaret sicil kayıtları mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli değildir, bu belgeler istihkak davalarında güçlü delil teşkil etmezler.
Bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak, davanın kabülüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ; Yukarıda yazılı nedenlerle davacı üçüncü kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalı alacaklıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı üçüncü kişiye verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,
03.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.