YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/6699
KARAR NO : 2020/6729
KARAR TARİHİ : 03.11.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı-davacı … mirasçıları vekilleri duruşmasız olarak davacı-davalı … ve … vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.11.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı … ve … vekili … geldi. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı- birleşen davada davalı … vekili, evlilik birliği içinde arsası davalı erkeğin kişisel malı olan taşınmazlardan 23 nolu parsele müvekkilinin katkısı ile 3 katlı bina inşa edildiğini, karı koca arasındaki anlaşmaya göre 2 katın kadına, 1 katın erkeğe ait olması gerektiğini, ancak davalı erkeğin bir türlü taşınmazın tapuda cins tashihini yaptırmadığını, dava konusu 14 parsel üzerindeki yapıda ise müvekkilinin katkısı ile bir takım tadilatlar yaptırıldığını açıklayarak, 23 parsel üzerindeki iki dairenin davacı tarafından yaptırıldığının tespitini, bu talep yerinde görülmediği takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 23 parseldeki bina için 5.500,00 TL, 14 parseldeki yapıda tadilatlar için 4.500,00 TL alacağın faizleriyle birlikte tahsilini talep etmiştir. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 26.02.2019 tarihli dilekçeyle talep miktarı 23 parseldeki bina için 115.000,00 TL, 14 parseldeki tadilat için 2.125,00 TL olarak açıklanmıştır. Birleşen dava konusu malların kişisel mal oldukları ve davalı erkeğin katkısının bulunmadığını ileri sürerek birleşen davanın reddini savunmuştur.
Davalı-birleşen davada davacı … vekili, birleşen dosyaki dava dilekçesinde, evlilik birliği içinde tarafların ortak çalışması sonucu elde edilip kadın adına tescil edilen altı parça taşınmaz, iki adet otomobil, bir adet motosiklet ve banka hesaplarında paralar bulunduğunu, bu malvarlığından 01.01.2002 öncesi edinilenler yönünden müvekkilinin katkısı oranında alacağın, 01.01.2002 sonrası edinilen mallarda 1/2 oranda iptal tescil, olmadığı takdirde yarı bedelin, banka hesaplarındaki paraların yarısının müvekkiline verilmesi gerektiğini açıklayarak, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla menkul ve gayrimenkullerden 10.000,00 TL alacağın faiziyle kadında tahsilini talep etmiştir. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 21.10.2010 tarihli dilekçeyle talep miktarı faiziyle birlikte 85.000,00 TL’ye arttırılmıştır. Davalı-birleşen davada davacı …’in yargılama devam ederken 26.05.2016 tarihinde vefatı üzerine davaya mirasçıları …, … ve … tarafından devam edilmiştir. Mirasçılar vekilinin 10.12.2018 tarihli sundukları dilekçeyle 85.000,00 TL olan talebin 24.976,00 TL’si katılma alacağı, 60.024,00 TL’si katkı payı alacağı olarak açıklanmıştır. Asıl dava konusu edilen 23 parsel üzerindeki binanın inşasında kadının katkısı olmadığını, 14 parsel üzerindeki yapıya kadın tarafından tadilat yaptırılmadığı ileri sürülerek, asıl davanın reddi savunulmuştur.
Asliye hukuk mahkemesine açılan asıl dava hakkında verilen davanın reddine dair kararın Daire’nin 15.05.2012 tarihli ve 2011/4790 Esas, 2012/4311 Karar sayılı ilamıyla, davanın katkı payı alacağı isteğine ilişkin olduğu ve görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğuna işaret edilerek bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozmaya uyulmuş, davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılarak yargılamaya devam edilmiştir. Davalı-birleşen davada davacı … tarafından açılan mal rejiminin tasfiyesine yönelik davanın, kadın tarafından açılan asıl davayla 25.03.2014 tarihli hükümle birleştirilmesine dair karar verilmiş ve davalar birlikte görülüp neticelendirilmiştir.
Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılama neticesinde asıl davanın kabulü ile; 117.125,00 TL katkı payı alacağının davalılardan alınarak davacı …’ya verilmesine, birleşen 2005/297 Esas sayılı dosya yönünden davanın kabulü ile; 24.976,00 TL katılma alacağı ve 60.024,00 TL katkı payı alacağının davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde her iki taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre her iki taraf vekillerinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Asıl dava yönünden her iki taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a. Dava konusu 56 ada 14 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapıda tadilatlar yönünden;
Dosya kapsamındaki tüm bilgi, belge, iddia, savunma ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde davacı-davalı tarafından bedeli ödenerek taşınmazda tadilat yaptırıldığının ispatlanamadığı sabittir. Mahkemece, delillerin yanılgılı değerlendirilmesiyle davacı-birleşen davada kadın lehine bu taşınmazdan 2.125,00 TL alacağa hükmedilmesi hatalı olmuştur.
b. Dava konusu 91 ada 23 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 3 katlı yapı yönünden;
Davacı-birleşen davada davalı lehine 3 katlı binadan katkı payı alacağına hükmedilmesi yerinde olmuş ise de; alacağa hüküm fıkrasında gösterilmeden karar yerinde belirtilmek suretiyle ve katkı payı alacağı olduğu nazara alınmadan alacağın tamamına teşmil edecek şekilde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağına faiz talebi bulunduğu takdirde dava dilekçesindeki miktar yönünden dava, ıslah edilen miktar yönünden ise ıslah tarihinden geçerli olarak yasal faize hükmedilmesi gerekir. Somut olayda dava dilekçesinde bu taşınmaz yönünden talep 5.500,00 TL olup, ıslahla 115.000,00 TL’ye arttırılmıştır. Alacak yönünden 5.500,00 TL’ye dava tarihinden, bakiye kısma ise ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmelidir.
3. Birleşen dava yönünden her iki taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a. Dava konusu 1 nolu ve 9 nolu dubleks yazlıklar ile 113 ada 43 parsel sayılı tarla yönünden;
Mahkemece, tasfiyeye konu 1 nolu ve 9 nolu dubleks yazlıkların arsa dahil değerleri üzerinden muris … lehine katkı payı alacağına hükmedilmiş ise de dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde dubleks yazlıkların arsalarının davacı-birleşen davada davalı …’nın kişisel malı oldukları anlaşılmaktadır. Tedavüllü tapu kaydından yazlıkların yer aldığı 5 parsel sayılı taşınmazın arsa olarak tarafların evlilik tarihi (25.08.1986) öncesinde, diğer bir ifadeyle mal rejimi başlamadan önce 13.01.1984 tarihinde kadın adına tapuya kayıt edildiği sabittir. Yazlıklar ise 11.06.1999 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği arsa malikinin bir kısım bedel ödemesi karşılığı inşa edilerek 2005 yılında kat irtifakı tesisi yoluyla kadın adına tescil edilmiştir. Buna göre, 1 ve 9 nolu dubleks yazlıklar yönünden arsa hariç bedeller üzerinden katkı payı alacağı hesaplanması gerekirken arsa değerlerinin hesaplamaya dahil edilmesi doğru değildir.
Tasfiyeye konu edilen 113 ada 43 parsel sayılı taşınmaz ise 06.08.2001 tarihinde cebri satış ile kadın adına tescil edilmiştir. Davacı-davada birleşen davalı … 113 ada 43 parsel sayılı taşınmazın mirasen gelen bir taşınmaz olduğunu, diğer mirasçılarla birlikte paydaş olduğunu, aynı gün satılan ve yine kendinin de hissedarı bulunduğu başka bir miras malının (dava dışı 273 ada 8 parsel sayılı taşınmaz) satışından gelen parayla tasfiyeye konu bu taşınmazın alındığını savunmuştur. Dosya içinde yer alan bilgi, belge, beyanlar, tedavüllü tapu kayıtları, tapudaki yer alan hisse oranları, 1999/13 Esas sayılı satış dosyasına ait iki taşınmazın açık arttırma ilanı ve ilanda yer alan değerler birlikte değerlendirildiğinde, 113 ada 43 parselin kadının kişisel malı kullanılarak satın alındığının ve kişisel mal olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, bu taşınmaz yönünden katkı payı alacağı isteğinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır.
b. Dava konusu 1998 model Hyundai araç yönünden;
Mahkemece hükme esas alınan raporda, dosyada herhangi bir kayıt bulunmadığından araçtan hesaplama yapılmadığı bildirilmiş ise de; söz konusu aracın dosya içinde mevcut yer alan kayıtlarından evlilik birliği içinde 07.07.1998 tarihinde kadın adına tescil edildiği, mal rejimi sona erdikten sonraki tarih olan 26.10.2004 tarihinde üçüncü kişiye devredildiği, teknik bilirkişi raporuna göre birleşen dava tarihi itibariyle değerinin 35.000,00 TL olduğu sabittir. Muris …’in bu araçtan kaynaklı katkı payı alacağı isteği yönünden karar verilmesi gerekirken, kayıt bulunmadığı şeklinde değerlendirme yapılması doğru olmamıştır.
c. Birleşen davada faiz isteği yönünden;
Yukarıda izah edildiği üzere 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağına faiz talebi bulunduğu takdirde dava dilekçesindeki miktar yönünden dava, ıslah edilen miktar yönünden ise ıslah tarihinden geçerli olarak yasal faize hükmedilmesi gerekir. Kararda faiz başlangıcı tarihleri infazda karışıklığa veya duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gereklidir (HMK mad. 297/2). Katılma alacağında ise, malların kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad. 227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad. 232 ve 239/1) hesaba katılır. TMK’nin 239/son maddesinde; “…aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür…” hüküm altına alınmıştır. Yargıtay’ın ve Dairemizin kökleşmiş uygulamalarına göre tasfiye tarihi karar tarihidir.
Somut olayda talep olduğu halde birleşen davada katkı payı alacağına ve katılma alacağına faiz işletilmemesi hatalıdır. Katkı payı alacağına birleşen dava (29.12.2005) ve ıslah (21.10.2010) tarihleri, katılma alacağına ise tasfiye (07.05.2019) tarihleri dikkate alınarak faiz işletilmesine karar verilmelidir.
Yukarıda izah edilen eksiklik ve hatalar giderilip oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere açıklanan yönlerden taraflar yararına asıl dava ve birleşen davalara dair hüküm bozulmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) ve (3) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle her iki taraf vekillerinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, her iki taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.540,00 TL avukatlık ücretinin davacı-birleşen davada davalı …’dan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı-birleşen davada davacı … ve …’na verilmesine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.