Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/66 E. 2019/5361 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/66
KARAR NO : 2019/5361
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Tespiti

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacılar, davalı adına kayıtlı bulunan 118 ada 43 parsel sayılı taşınmazda kat mülkiyeti bulunmayan binanın 5,6 ve 7 numaralı bölümlerinin kendileri tarafından yapıldığını ileri sürerek 5 numaralı dairenin davacı..’a, 6 numaralı dairenin davacı…a ve 7 numaralı dairenin davacı …’ya ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı vekili, 26.01.2000 günlü keşif tutanağında davayı kabul ettiklerini belitmiştir.
Mahkemece, davalı vekilinin davayı kabul ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, tarla nitelikli 118 ada 43 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu, davacı …’nın tarafların babası olduğu, davacılar Orhan ve Eray ile davalı …’nın kardeş olduğu, tarafların vekillerinin aynı olduğu, vekiller tarafından vekaletname suretleri sunulmak suretiyle davaya devam edildiği, davalı vekilinin davayı kabul ettiği ancak davalı tarafından temyiz dilekçesine ek olarak sunulan vekaletname aslından davalı vekilinin davayı kabul yetkisinin bulunmadığı ve 01.11.2018 tarihinde de davalı tarafından azledildiği anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, tarafların vekilleri aynı olduğuna, aynı vekaletnamelerdeki vekil isimlerinden biri karalanmak suretiyle davalı vekili olduğunu beyan eden vekil aracılığıyla yargılama devam ettirildiğine göre davalının yargılamadan haberdar olduğunu söyleyebilmek ve vekil aracılığıyla temsil edildiğini söyleyebilmek olanaksızdır.
Hal böyle olunca; dava dilekçesinin yeni vekile tebliğ edilmesi, taraf teşkilinin sağlanması ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
2. Kabule göre de;
Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 s.lı TMK mad. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK mad.718 ). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK 722, 724, 729 maddeleri), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak mülkiyetin arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 s.lı HMK mad. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararının bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK mad. 114/1-h, 115).
Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir.
Somut olayda, yukarıdaki ilkeler uyarınca derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması veya kamulaştırma işlemi bulunmadığına göre davacıların aidiyetin tespiti istemi bakımıdan hukuki yararının bulunmadığı da gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazı yerinde görüldüğünden Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.