Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/6537 E. 2020/1753 K. 25.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/6537
KARAR NO : 2020/1753
KARAR TARİHİ : 25.02.2020

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Mal Ortaklığı Sözleşmesine İstinaden Tapu İptali ve Tescil
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Sürmene Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Sürmene Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 15.11.2017 tarihli ve 2016/85 Esas, 2017/170 Karar sayılı kararıyla kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı … vekili, tarafların ortak murisi … ile davacının 1972 yılında evlendiklerini, 1990 yılında noterde mal ortaklığı rejimi sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede ayrıca taraflardan birinin ölümü halinde tüm mal varlığının diğer eşe intikal edeceği hususununda kararlaştırıldığını, 1994 yılında bir adet taşınmaz satın alınıp muris adına tapuda tescil edildiğini, 2015 yılında murisin …’un çocuksuz olarak vefatı ile geride davacı ve davalıların mirasçı olarak bıraktığını tapuya kayıt ve tescili talep edilmiştir.
Davalılar … ve … vekili ile davalı … davanın reddini savunmuş, davalılar …, … ve … davayı kabul ettiklerini bildirmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, mal rejimi sözleşmesi bir bütün olarak değerlendirilerek ve sözleşme hükümleri uyarınca 743 sayılı TKM’nin 211 ve devamı maddelerinde öngörülen mal ortaklığı rejimine ilişkin hükümler esas alınarak mal rejiminin tasfiyesinin yapılması gerektiği ve eşlerin birbirlerini mirasçı atadıklarının kabulüyle, TMK’nin 516, 532 ve diğer ilgili maddeleri gereğince davanın kabulüne, … 5. Noterliğinin 02/03/1990 tarihli, 09335 yevmiye nolu düzenleme mal ortaklığı sözleşmesinin tasfiyesi ile dava konusu 194 ada 12 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ve davacı …’a ait olduğunun tespiti ile davacı adına tesciline karar verilmiş olup, hüküm davalılar … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nce, Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 10/1.maddesine atfen davacı ile muris …’un TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden yasa gereği edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oldukları, … 5. Noterliği’nde 02.03.1990 tarih 9335 yevmiye ile düzenlenen genel mal ortaklığı sözleşmesi ile eşlerin mal ortaklığı rejimini seçtikleri, ileride iktisap edecekleri menkul ve gayrimenkul mal varlığının mal ortaklığına dahil edileceği, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda ortaklığa ait malların sağ eşe kalacağı kararlaştırıldığı, ancak mal ortaklığı rejiminin, sözleşmede belirtildiği gibi ölümle değil başka nedenle (4722 s.Yasa mad. 10/1. m.) sona erdiğinden, söz konusu sözleşmenin evliliğin ölümle sona ermesi durumunda ortaklığa ait malların sağ eşe kalacağı maddesinin uygulanamayacağı, başka bir anlatımla, evlilik birliğinin sona erdiği yani muris …’un 2015 ölüm tarihi itibariyle eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğundan, daha önceden sona ermiş mal ortaklığı rejiminin tasfiyesine ilişkin sözleşme hükmünün uygulanma olanağı bulunmadığı, dava konusu taşınmazın edinildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 743 sayılı TMK.nin 211 vd. maddeleri uyarınca tasfiyesine karar verilebileceği anlaşılmakla mal rejimi sözleşmesinin uygulanması mümkün görülmediğinden taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmünün bütünüyle kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad. 179). Bu anlamda, tasfiye yapılırken uygulanacak mal rejiminin belirlenmesi önem taşır. Mal ortaklığı rejimi, gerek eski Medeni Kanun gerek yeni Medeni Kanun döneminde gerçekleştirilen evlilikler için kanun koyucunun eşlere seçme imkanı verdiği seçimlik mal rejimi türlerinden birisi olup, eşler geçerlilik şartlarına uygun şekilde tanzim edecekleri mal rejimi sözleşmesi ile mal ortaklığı rejimini aralarında geçerli kılabilirler. Sözleşme, yapıldığı tarihten sonra edinilen mallar yönünden etkili olacaktır.
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179). Bu anlamda, tasfiye yapılırken uygulanacak mal rejiminin belirlenmesi önem taşır. Mal ortaklığı rejimi, gerek eski Medeni Kanun gerek yeni Medeni Kanun döneminde gerçekleştirilen evlilikler için kanun koyucunun eşlere seçme imkanı verdiği seçimlik mal rejimi türlerinden birisi olup, eşler geçerlilik şartlarına uygun şekilde tanzim edecekleri mal rejimi sözleşmesi ile mal ortaklığı rejimini aralarında geçerli kılabilirler. Sözleşme, yapıldığı tarihten sonra edinilen mallar yönünden etkili olacaktır.
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrası “Türk Medenî Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar”, dördüncü fıkrası ise “Yukarıdaki hükümler uyarınca mal birliği veya mal ortaklığı rejiminin yasal mal rejimine dönüşmesi hâlinde, Türk Kanunu Medenisi’nin ilgili mal rejiminin sona ermesine ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde; 02.03.1990 tarihli mal ortaklığı rejimi sözleşmesinin geçerli şekilde yapıldığı sabit olup, buna göre eşler arasında 17.02.1975 evlilik tarihinden 02.03.1990 sözleşme tarihine kadar yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi, sözleşme tarihinden Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar sözleşmeyle seçilen mal ortaklığı rejimi ve 01.01.2002 tarihinden murisin ölüm tarihi 17.07.2015 tarihine kadar ise yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında mal ortaklığı rejiminin geçerli olduğu 1994 yılında edinilmiş olup, tapuda muris adına kayıtlı olsa da taşınmazın eşlerin ortaklık malı olduğunun kabulü gerekir.
Eşler arasındaki mal ortaklığı rejimi ise muris …’un vefatı ile değil Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 10/1. maddesi gereği Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile sona ermiştir. Bu nedenle, sözleşmede evliliğin ölümle sona ermesi durumunda ortaklığa ait malların sağ eşe kalacağına yönelik maddesi de gözetildiğinde, taşınmazın tamamının tesciline yönelik davacı tarafın talebinin mal ortaklığı rejiminin ölümle sona ermediği gerekçesiyle reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin yapmış olduğu değerlendirme yerinde olmuştur. Ne var ki davacı tarafın talebi, sınırlı olarak sözleşmede geçen bir maddeye istinaden tasfiye olmayıp muris ile noterde yapılan mal ortaklığı rejimi sözleşmesinin hükümlerinin tamamına göre dava konusu taşınmazın tasfiyesini içermektedir. 4722 sayılı Kanun’un 10/4. maddesi de gözetildiğinde, tarafların geçerli olarak yaptıkları mal rejimi sözleşmesi ile seçmiş oldukları mal ortaklığı rejimine göre tasfiye yapılması gerekirken Bölge Adliye Mahkemesinin 743 sayılı TKM’nin 211 vd. maddeleri uyarınca tasfiyesine yönelik talep bulunmadığı yönündeki değerlendirmesi hatalıdır.
Talep, geçerli olarak yapılan mal ortaklığı rejimi sözleşmesine göre tasfiye isteğine ilişkin olduğuna, tasfiyeye konu taşınmazın edinme tarihi itibariyle ortaklık malı olarak kabulü gerektiğine, 743 sayılı TKM’nin 211 vd. maddeleri uyarınca taraflarca başka bir paylaşım oranı kabul edilmediğinden eşlerin ortaklık malları üzerinde yarı oranda hakkı bulunduğuna göre davanın kısmen kabulüyle taşınmazın yarı hissesinin mal ortaklığı rejiminden kaynaklı olarak, geri kalan yarı pay üzerinde ise davayı kabul eden davalı mirasçıların hisseleri miktarınca muris adına olan kaydın iptali ile davacı adına tescile karar verilmesi gerekirken, kısmen hatalı değerlendirme ile yazılı gerekçeyle davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca bu sebepten dolayı BOZULMASINA, HMK’nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 25.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.