YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5572
KARAR NO : 2019/9688
KARAR TARİHİ : 31.10.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Vakıf Evladı Olduğunun Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup hükmün davalı … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Küçük … adına anne ve babası tarafından açılan davada, …’nin Mülhak … Vakfının vakıf evladı olduğunun tespiti istenmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Dava, mülhak vakfın vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3.maddesine göre, mülhak vakıf MÜLGA 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş olan yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile MÜLGA 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince …’nce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanun’un 6. ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların … tarafından yönetilip temsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Vakıflarla ilgili açılan davalarda yetkili mahkeme belirlenirken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda iki ayrı düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
Kesin yetki kuralının öngörüldüğü 14/2.madde de, özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, mevcut bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu bu özel ve sınırlı hal dışında kesin yetki kuralının mevcut olmadığı, maddede düzenlenen yetkinin, kesin nitelikte olup kamu düzenine ilişkin olduğundan Mahkemece yargılamanın her safhasında re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
Kesin yetki kuralı dışındaki genel yetkili mahkeme ise, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 9.maddesini karşılayan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesinde düzenlenmiş buna göre; yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca aynı Kanunun 19/4. maddesine göre de yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Hakim doğrudan (re’sen) yetkisizlik kararı veremez.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 51. maddesinde; tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu hükme bağlanmıştır. İntifa haklarının (tevliyet, sükna ve galle) tespit ve tahsili için; mülhak vakıflar aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, vakfın yerleşim yeri (kurulduğu yer); mahkemeleri kesin yetkilidir.
Dava konusu vakıf, mülga 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıf yani “mülhak vakıf”tır. Dosyada bulunan ve …’nden gelen belgelerde dava konusu mülhak vakfın İstanbul’da (İstanbul Adliyesi yargı çevresinde) kurulu olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi gereği yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartı olup, dava şartlarının 115.madde gereği yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Yine aynı Kanunun 19. maddesi gereği yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemece, vakfın merkezi (kurulu olduğu yer) İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olması sebebi ile yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilip hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nin 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 31.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.