YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4996
KARAR NO : 2019/9680
KARAR TARİHİ : 30.10.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi (Muarazanın Giderilmesi)
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece dava konusu 3026 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında davalı taraf lehine bulunan her türlü şerh ve takyidatların terkinine ve bundan arınmış olarak davaya konu taşınmazın davacı şirkete teslimine dair kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 13.06.2019 tarihli ve 2019/2543 Esas, 2019/5907 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davalı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu 3026 ada 3 parsel sayılı gayrimenkulün sahibi olduğunu, davalının taşınmazı 3. kişilere (depo ve nakliye faaliyetlerinde kullanılmak üzere) kiraya vermek suretiyle müdahale ettiğini belirterek muaarazanın giderilmesini, dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan her türlü şerh ve takyidatların terkini ile taşınmazın müvekkiline teslimine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, … Belediye Başkanlığının 21/06/2004 tarihli işlemi ile davacının malik olarak gözükmesine rağmen imar işleminin … 1. İdare Mahkemesince iptal edildiğini, bu şekilde davacının malik sıfatının kalmadığını belirterek davanın redidini savunmuştur.
Mahkemece; ”… davaya konu taşınmazın … belediyesi tarafından İmar Kanunu’nun 18’nci maddesi gereğince 23.02.2004 tarihli ve 1293 yevmiye nolu tapu sicil işlemi ile davacı şirket adına tescilinin yapıldığı, ancak söz konusu parsele davalı… Genel Müdürlüğünün depo ve nakliye faliyetlerine devam etmek suretiyle tecavüzde bulunduğu, davacı tarafça davalı lehine olan tapudaki takyidatların ve şerhlerin terkinine ve taşınmazın davacı tarafa teslimine karar verilmesinin istendiği, tapu kayıtlarının tüm geldilerinde davaya konu yerin eskiden beri davacı şirketin uhdesinde bulunduğunun anlaşıldığı, asıl malikin davacı şirket olduğunun kayıt geçmişlerinin incelenmesi ile anlaşıldığı, sadece belediye encümeninin kararı ile uygulama imar planı değişikliği sonucu davacı şirketin hak sahibi durumuna gelmediği, asıl malikin de davacı şirket olduğu görülmekle..” gerekçeleriyle dava konusu 3026 ada 3 parseldeki tapu kaydında davalı taraf lehine konulmuş, her türlü şerh ve takyidatların terkinine ve bunlardan arınmış olarak davaya konu taşınmazın davacı şirkete teslimine karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş; Dairemizin 2018/2543 Esas ve 2019/5907 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından süresinde karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davaya konu taşınmazın imar uygulaması neticesinde (23.02.2004 tarih ve 1293 yevmiye nolu tapu sicil işlemi ile) davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca aynı imar işlemi ile taşınmazın beyanlar hanesine “Krokisinde (A) ile 123,35 m2’lik kısımlar imar yoluna tecavüzlüdür” ve “Parsel üzerindeki bina T.C.D.D.Y işletmesine aittir” şerhlerinin yazıldığı görülmektedir.
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi (muaarazanın giderilmesi) isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı, üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ancak, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Kanun’un 1605 sayılı Kanun ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece, yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; çekişme konusu taşınmazın beyanlar hanesinde belirtilen “Parsel üzerindeki bina T.C.D.D.Y işletmesine aittir” şerhine konu yapı ve/veya yapıların dava tarihi itibariyle mevcut olup olmadığı, var ise şerhe konu muhdesatın (veya muhdesatların) imar öncesi hangi tarafa ait kadastro parseli üzerinde kaldığı tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilmemiş olup bu şekilde davalının imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadığı gibi bilirkişi raporu ile elatmanın imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediği de saptanmamıştır
O halde, öncelikle taşınmazların imar öncesi kadastral tapu kayıt ve krokileri ile imar sonrası imar kayıtları, belge ve krokilerinin ilgili merciinden celbi ile mahallinde yeniden uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak şerhe konu muhdesat (veya muhdesatların) dava tarihi itibariyle mevcut olup olmadıklarının tespit edilmesi, taşınmaz üzerinde bulunduklarının tespiti halinde imar öncesi hangi kadastro parseli ve/veya parselleri üzerinde kaldıklarının belirlenmesi, bu suretle davalının çekişme konusu taşınmaza müdahalesinin imar uygulaması sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişli rapor alınması, yukarıdaki ilkeler gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu yönü ile bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemize ait 30/06/2019 tarihli ve 2018/2543 Esas, 2019/5907 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin narcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 30/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.