Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/4890 E. 2019/7972 K. 24.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4890
KARAR NO : 2019/7972
KARAR TARİHİ : 24.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Terkin

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş olup hükmün asıl ve birleşen davada davacı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacı … vekili, davalılara ait bulunan 612 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kıyı kenar çizgisi ile Sela Gölü arasında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu açıklayarak, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümünün tapusunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, cevap vermemiş ve yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, ilk hükümle, hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 17/02/2013 tarihli ve 2012/11295 Esas, 2013/354 Karar sayılı ilamı ile dava konusu tapu kaydının ihdasen oluşması nedeni ile hak düşürücü süre yönünden inceleme yapılmasının doğru olmadığı belirtilerek, “.. 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca öncelikle İdare tarafından belirlenen 2002 tarihli kıyı kenar çizgisinin davalılara tebliğ sonucunun kesinleşip kesinleşmediği İdare’den sorulmalı, kesinleşmiş olması halinde bu kıyı kenar çizgisine değer verilerek esas hakkında bir karar verilmeli, İdare tarafından belirlenen 2002 tarihli kıyı kenar çalışmasının ilgililere tebliğ edilmemiş olması halinde 3621 sayılı Yasa’nın 9. maddesine göre oluşturulan Bilirkişi Heyeti vasıtası ile belirlenen kıyı kenar çizgisi dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi” gerekçesi ile bozulmuştur
Mahkemesince, bozmaya uyma kararı verilerek, yeniden yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulü ile, “… ili Akçaabat ilçesi Yıldızlı merkez mah. Güney mevkiinde kain 147 ada 54 (eski 147 ada 7) parselde kayıtlı taşınmazın teknik bilirkişiler tarafından tanzim edilen 18/06/2015 tarihli raporda kırmızı renkle taralı olarak gösterilen (A)=214.76 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle tapu kaydının iptali ile sicil kaydının TMK 999 maddesi gereğince tapu kütüğünden terkinine,” karar verilmiş, hüküm, davacı … vekili tarafından eksik ölçüm yapıldığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, 362l sayılı Kıyı Kanunu’nun “kıyı kenar çizgisini” belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da “kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine” işaret edilmiştir. 3621 sayılı Kanun’un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun’un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.
Somut olayda, mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma gerekleri doğrultusunda yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, araştırma çukurları açılmadığı gibi idarece belirlenen kıyı kenar çizgisi ile keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedeni açıklanmamıştır. Usulüne uygun şekilde kıyı kenar çizgisi tespiti yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; aynı bilirkişilerle yeniden dava konusu taşınmazda keşif yapılması, var ise çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, taşınmazın farklı noktalarında toprak yapısını net bir şekilde belirleyecek derinlikte gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı kenar çizgisinin fen bilirkişi tarafından kroki üzerinde gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişiye açıklattırılması, bilirkişilerden alınacak ek raporla anılan eksikliğin giderilmeye çalışılması; yukarıda anılan eksikliklerin bu şekilde giderilememesi halinde ise, önceki bilirkişilerden farklı 3 jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi ve 1 … mühendisinden oluşacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak rapor alınması, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa’nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa’nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, Mahkemece bu konudaki görüşünün ortaya konulması ve ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Bu hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı … vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.