Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/4804 E. 2021/3713 K. 20.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4804
KARAR NO : 2021/3713
KARAR TARİHİ : 20.04.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeni …’un 28.06.1977 tarihinde Buldan Noterliği’nce düzenlenen 950 yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi Senedi’yle dava konusu 641 ada 1 sayılı parseli satın aldığını, aralıksız, çekişmesiz malik sıfatıyla zilyet olduğunu, tapu kütüğünde belirtilen malikin soyadı olmadığından bilinemediğini, kadastro tespiti tutanağına göre, 1950 yılından önce öldüğünü, 139 yıldır tapu kaydının tedavül görmediğini ve hukuki değerini yitirdiğini gerekçe göstermek suretiyle anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kayıt maliklerinin tapu kaydından kim olduklarının anlaşılamadığı ve zilyetlik ile kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce, tapu iptali ve tescil davalarında, kural olarak dava kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise, saptanacak mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, malikler adına atanacak kayyımın davalı gösterilerek davanın yürütülmesinin olanaklı olmadığı, davacının dava dilekçesinde “… Maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” hukuki sebebi yanında terditli olarak da “maliki 20 yıl önce ölmüş” hukuki sebebine dayandığına göre öncelikle kayıt maliklerinin hasımlı (hasım Hazine olmak üzere) veraset belgelerinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, sağ mirasçıları varsa davanın bu mirasçılara karşı yöneltilmesi, taraf teşkilinin bu suretle sağlanması, bu yolla da taraf teşkili sağlanamadığı takdirde ilanen tebliğ yolunun düşünülmesi, mirasçıları yoksa TMK’nin 501. maddesi gereğince son mirasçının Hazine olduğu gözetilerek davaya devam edilmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması, kayıt malikleri veya mirasçılarının davada kayyım vasıtası ile temsil edilemeyeceğinin gözetilmesi, ondan sonra işin esasına girilerek TMK’nin 713/2. maddesindeki olumlu olumsuz koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekçesi ile bozulmuştur.
Dava, Dairemizin bozma ilamında da belirtildiği üzere kazanmayı sağlayan zilyetlik ve TMK’nin 713/2. fıkrasında yer alan “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” mümkün olmadığı takdirde “maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı olarak TMK’nin 713/1 ve 2.fıkraları gereğince tapunun hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, Buldan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/492 Esas, 2017/554 Karar sayılı veraset ilamı ile tapuda kayıt hissedar olarak gözüken Mehmet oğlu Mustafa isimli kişinin mirasçılarının tespit edilememiş olması nedeniyle yasal mirasçısının Maliye Hazinesi olduğuna karar verildiği, Maliye Hazinesi dava da taraf olmakla taraf teşkilinin sağlanmış olduğu, tapu kayıt malikinin sağ olup olmadığı, açık kimlik bilgileri araştırılmış, yapılan her türlü araştırmaya rağmen tapu kayıt malikinin kimlik bilgileri ve mirasçıları tespit edilemediği, davacının Buldan Noterliğinin 28.06.1977 tarihli ve 950 yevmiye nolu gayrimenkul satış vaadi senedi ile tapu kayıt maliki mirasçılarından Buldan İlçesi Çaybaşı Mahalle 641 ada 1 parsel sayılı taşınmazı satın aldığı, aldığı tarihten bu yana taşınmaz üzerinde davacının tasarrufta bulunduğu, keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanık beyanlarından 1977 yılından beri dava konusu taşınmaz üzerinde davacıdan başka malik sıfatı ile tasarrufta bulunan kişi olmadığı, o tarihten bugüne kadar davacının aralıksız, nizasız, malik sıfatıyla taşınmazı kullandığı, üzerinde yapı inşa ettiği her türlü araştırmaya rağmen tapu kayıt malikinin mirasçıları tespit edilemediğinden yasal hasım Hazinenin aynı zamanda bu sebeple tapu maliki mirasçısı olduğundan Hazine vekili huzuru ile yapılan yargılama sonucunda TMK’nin 713/2. maddesi uyarınca aranan tapu kayıt malikinin kim olduğunun bilinememesi, taşınmaz üzerinde 20 yıldan fazla nizasız fasılasız malik sıfatı ile zilyet olma şartlarının tümüyle gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. TMK’nin 713/2. maddesinde belirtilen “…maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteği yönünden;
Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK’nin 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK’nin 10.04.1991 tarihli ve 1991/8-51 Esas, 194 Karar ile 15.04.2011 tarihli ve 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca “tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir. Özetle; Kayıt malikinin mirasçılarının belirlenememesi, kimliğine ait bilgilerin elde edilememesi, adresinin saptanamaması gibi hususlar o kişinin tapu kütüğünden maliki bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmez. Bununla kanun koyucu tarafından tapu kütüğünün incelenmesinden anlaşılamayan, kim olduğu belirlenemeyen hayali kişiler amaçlanmıştır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu parsele ait tapu kaydında tapu maliki Mehmet Oğlu Mustafa olarak yazılıdır.Ayrıca dayanak tapu olan 1288 tarihli tapu kaydında da malik Mehmet Oğlu Mustafa olduğu belirtilmiştir.
Şu halde, tapu kaydı ve tapulama tutanağındaki açıklamalara göre kayıt malikinin kim olduğuna yarar bilgilerin tapu kütüğünde mevcut olduğu, kanun anlamında… tanınan ve bilinen kişi olup, maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonunda yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt maliklerinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
2.Davacı tarafın, TMK’nin 713/2. maddesinde belirtilen “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine gelince;
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 33/3.maddesine göre genel hüküm niteliğindeki 18/2.maddesi gereği orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 588. maddesi gereğince; sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığının veya ona düşen miras payının on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verileceği ve gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilân süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirasının Devlete geçeceği düzenlenmiş olup, Devletin bu şekilde hak sahipliği Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi gereği kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mal kapsamında bulunduğundan, bu tür taşınmazların tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği amir hüküm olarak düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlık yukarıdaki Kanun maddeleri ve açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; maliklerin veraset ilamlarının alınmasına dair davada, Buldan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/492 Esas, 2017/554 Karar sayılı kararına göre, kayıt maliklerinin kim oldukları tespit edilemediğinden davanın reddine karar verildiği, Hazinenin yasal mirasçı olduğu ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Buna göre; Kadastro Kanunu’nun 18/2.maddesine göre kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğinden, davacının “…maliki 20 yıl önce ölmüş…” hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinin de reddi gerekir.
Mahkemece, tüm bu hususlar gözardı edilerek, yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı … vekilinin yazılı temyiz itirazlarının yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 20.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.