Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/4617 E. 2019/8495 K. 03.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4617
KARAR NO : 2019/8495
KARAR TARİHİ : 03.10.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı alacaklı 15.08.2007 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 31.07.2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2010 yılı Ağustos ayından 2015 yılı Temmuz ayına kadarki eksik ödenen kira alacağı 20.400,00 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçluya 06.08.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 12.08.2015 tarihli itiraz dilekçesinde, müvekkilinin dava konusu konut vasıflı taşınmazı lojman/konut amaçlı kullanmak üzere kiraladığını, müvekkilinin ilk kirasının aylık net 1.100 TL olup, bu rakama takip eden yıllarda gerekli artırımlar uygulanarak aylık kira miktarının net 1.285 TL olarak ödendiğini, kiralayanın da tüm kira paralarını hiçbir ihtirazı kayıt ileri sürmeden tahsil ettiğini, dolayısıyla aylık kira miktarı net 1.285 TL olup, bunun aksini kanıtlayan herhangi bir yargı kararı ya da belge bulunmadığını, müvekkilinin böyle bir borcu bulunmadığını, aylık kiraların düzenli olarak ödendiğini bildirerek takibe ve borca itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
Mahkemenin ilk kararında, her ne kadar davalı tarafından ödeme emrine itiraz edilmiş ise de davalının takibe esas kira sözleşmesine ve imzaya itiraz etmediği, davalının kendisine usulünce tebliğine rağmen söz konusu kira bedellerini ödediğine dair iddialarını ispata yarayan kanunda sayılı belgeleri sunmadığı anlaşılmakla, hükme esas alınan bilirkişi raporu da göz önüne alındığında, takip tarihi itibariyle 20.328,00 TL asıl alacak ve 3.201,21 TL faiz olmak üzere toplam 23.529,21 TL’lik alacak miktarı üzerinden davacının itirazın kaldırılması talebinin kabulüne, taraflarca taşınmazın dava tarihinden sonra tahliye edildiği bildirilmiş olmakla konusuz kalan tahliye talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 06.06.2018 tarihli ve 2017/5042 Esas, 2018/13757 Karar sayılı ilamı ile; “…Takip dayanağı kira sözleşmesinin ilk sayfasına kiralanan şeyin cinsinin daire olduğu, ne için kullanılacağı kısmında işyeri amacına uygun kullanılacağının yazıldığı, hususi şartlar kısmının 3. bendinde ise kiracının kiralananı mesken ve ikametgah adresi olarak kullanacağının kararlaştırıldığı görülmüştür. Kira sözleşmesinin hususi şartlar 6. maddesinde kiracının kontrat bitiminde kira rayiç bedelini %10’dan az olmamak üzere TEFE+TÜFE/2 oranında artıracağı kabul edilmiştir. Davalı borçlu itirazında aylık kira miktarına açıkça itiraz etmiş olup aylık kira miktarını kiraya veren kanıtlamalıdır. 15.08.2010-15.08.2012 dönemleri için sözleşmedeki artış şartı tarafları bağlar. Ancak davalı kiralananın konut olarak kiralandığını ileri sürdüğüne, takip dayanağı kira sözleşmesinde ise kiralananın işyeri olarak mı yoksa konut olarak mı kiralandığı hususunda çelişki olması nedeniyle 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesinin taraflar arasında uygulanıp uygulanmayacağı, kira sözleşmesindeki artış şartının tarafları bağlayıp bağlamayacağı, 15.08.2012 tarihinden sonraki aylık kira miktarı alacaklı yönünden yargılamayı gerektirdiğinden 15.08.2012 tarihinden sonraki kira farkı alacakları yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; takip dayanağı kira sözleşmesinin ilk sayfasına kiralanan şeyin cinsinin daire olduğu, ne için kullanılacağı kısmında işyeri amacına uygun yazıldığı, hususi şartlar kısmının 3. bendinde ise kiracının kiralananı mesken ve ikametgah adresi olarak kullanacağının kararlaştırıldığı, kira sözleşmesinin hususi şartlar 6. maddesinde kiracının kontrat bitiminde kira rayiç bedelini %10’dan az olmamak üzere TEFE+TÜFE/2 oranında artıracağının yazıldığının anlaşılmakta olduğu, 15.08.2010-15.08.2012 dönemleri için sözleşmedeki artış şartı tarafları bağlayacağı, ancak davalı kiralananın konut olarak kiralandığını ileri sürdüğüne, takip dayanağı kira sözleşmesinde ise kiralananın işyeri olarak mı yoksa konut olarak mı kiralandığı hususunda çelişki olması nedeniyle 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesinin taraflar arasında uygulanıp uygulanmayacağı, kira sözleşmesindeki artış şartının tarafları bağlayıp bağlamayacağı ve 15.08.2012 tarihinden sonraki aylık kira miktarı yönünden uyuşmazlık yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir.
1. Dosya kapsamına, toplanan delillere ve bozma ile kesinleşen hususların yeniden temyiz sebebi yapılmasına usul hükümleri elvermemiş bulunmasına göre temyiz eden davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Davacılar vekilinin alacağa yönelik sair temyiz itirazlarına gelince,
Takipte dayanılan ve karara esas alınan 15.08.2007 başlangıç tarihli 3 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile aylık kira bedelinin 1.100,00 TL olduğu ve kira bedelinin her ayın 5’ine kadar peşin olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Ayrıca sözleşmenin 6.maddesi ile, kiracının kontrat bitiminde kira bedelini %10’dan az olmamak üzere TEFE+TÜFE/2 oranında artıracağı düzenlenmiştir. Davacı alacaklı 31.07.2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile, 2010 yılı Ağustos ayı ila 2015 yılı Temmuz ayı arasındaki kira farkı alacağı 20.400,00 TL’nin faiziyle tahsilini talep etmiştir. Dairemizin 06.06.2018 tarihli kararı ile, takip dayanağı kira sözleşmesinde kiralananın işyeri olarak mı, yoksa konut olarak mı kiralandığı hususunda çelişki olması nedeniyle, 15.08.2012 tarihinden sonraki aylık kira miktarı alacaklı yönünden yargılamayı gerektirdiğinden, bu tarihten sonraki kira farkı alacağı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği bildirilmiş ise de, mahkemece dairemiz bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Nitekim takibe dayanak yapılan ve taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan kira sözleşmesine göre kira bedellerinin “%10’dan az olmamak üzere TEFE+TÜFE/2 oranında” artırılacağı düzenlenmiş olup, söz konusu artış şartının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önceki kira bedelleri için uygulanacağı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak takip dayanağı kira sözleşmesinde kiralananın işyeri olarak mı, yoksa konut olarak mı kiralandığı hususunun çelişkili olması nedeniyle, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nin 344. maddesi hükmünün tarafları bağlayıp bağlamayacağı ve 15.08.2012 tarihinden sonraki aylık kira miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, yalnızca 15.08.2012 tarihinden sonraki kira farkı alacakları yönünden davanın reddine karar verilmesi ve bu tarihe kadarki kira alacağı yönünden ise sözleşmedeki artış şartına göre kira miktarının tespiti ile eksik kalan kira alacağı yönünden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile 6100 sayılı HMK’ye 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’un 428. maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, yukarıda (1) bentte yazılı nedenle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 03.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.