Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/4228 E. 2020/7925 K. 07.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4228
KARAR NO : 2020/7925
KARAR TARİHİ : 07.12.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 02.06.2011 tarihinde satın aldığı 1019 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin davalılar tarafından kullanıldığını belirterek, elatmanın önlenmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, dava konusu evin imar uygulaması öncesinde davalıların muislerine ait 228 ada 21 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunduğunu, 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca karşılığı ödenmediği sürece evi kullanma haklarının olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılma sonunda, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi talebine ilişkindir.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus TMK’nin 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasası’nın l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasa’nın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parsel içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, dava konusu ev, 02.09.2008 tarihli imar uygulamasından önce, kısmen davalıların murisi Abdullah Kamış’a ait 228 ada 21 parsel sayılı taşınmaz üzerindeyken, imar uygulaması sonucu 1019 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kalmış, davacı ise 02.06.2011 tarihinde satış yoluyla bu parseli iktisap etmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu 18/9. maddesi uyarınca inşaat bilirkişisi tarafından belirlenen yapı bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi için davacı tarafa usulüne uygun süre verilmesi, süresi içinde depo edilmesi halinde davanın kabulüne, edilmemesi halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, davacı tarafından yapı bedelinin ödendiğine dair belge sunulmadığından davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.