Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/4087 E. 2019/9506 K. 23.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4087
KARAR NO : 2019/9506
KARAR TARİHİ : 23.10.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı üçüncü kişi vekili ile davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 11.12.2017 tarihli ve 2016/15425 Esas, 2017/16558 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davacı üçüncü kişi vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili, 09/05/2012 tarihinde haczedilen tüm menkullerin müvekkili şirkete ait olduğunu, buna dair fatura ve Leasing Sözleşmesi ibraz edildiğini, borçlunun ticaret sicilde kayıtlı olan adresinin haciz yapılan adres olmadığını, faaliyet konusu akaryakıt ticareti olan davalı borçlu şirket ile müvekkili şirketin hiç bir ilişkisi bulunmadığını iddia ederek, istihkak davasının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasını, kötü niyetli davalı takip alacaklısının %40 tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haciz esnasında, hacze konu menkullerin mülkiyetinin borçlu şirkete ait olduğunun ikrar edildiğini, davacı şirket ile borçlu şirketin ortaklarının temsilcilerinin ve faaliyet adreslerinin aynı olduğunu, davacı ile borçlu arasında işletme devrinin söz konusu olduğunu ve BK’nın 179. maddesine göre davacı şirketin sorumluluğunun devam ettiğini savunarak, takibin tedbiren talikine karar verilmiş olduğu gözetilerek, istihkak iddiasının reddi ile davacının takip alacağının %40’ın dan aşağı olmamak kaydı ile tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, borçlu şirket ile davacı şirket yetkililerinin aynı şahıslar olduğu, sunulan delillerin faturalar, leasing sözleşmeleri ve noter sicilleri olduğu gözetildiğinde, istihkak davası açma hakkının kiralayan şirkete ait bulunduğu, kiralayan şirketin de … 4. İcra Hukuk Mahkemesinde istihkak davası açtığı ve davanın kabul edildiği, somut olayda davacının leasingli mallar yönünden istihkak davası açma hakkı ve sıfatı bulunmadığı gibi, dosyaya sunulan kira sözleşmesi gözetildiğinde de, menkullerin borçlu şirketten devir ile birlikte kiralandığı ve bu sebeple davacının devirden sonraki iki yıl boyunca hak ve borçlarının üçüncü şahıslara karşı devam ettiği, hacizli menkuller yönünden davacı tarafça yasal karinenin aksinin kanıtlanmadığı ve bu durumda davalı borçlu şirketin alacaklıdan mal kaçırma amacıyla davacı şirket ile birlikte muvazaalı olarak hareket ettiğinin kabulü gerektiği gerekçesi ile, davanın reddi ile hacze konu menkullerin değerinin %20’si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı takip alacaklısına verilmesine karar verilmiş; hükmün, davalı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 2016/15424 Esas, 2017/16558 Karar sayılı kararı ile onanmıştır. Üçüncü kişi vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96 ve devamı maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Üçüncü kişi dava dosyasına sunduğu 06/01/2016 tarihli beyan dilekçesinde açıkça, … 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/448 Esas, 2014/211 Karar sayılı dosyasında davacı üçüncü kişi….Finansal Kiralama A.O. tarafından açılan davada üçüncü kişinin davasının kabul edildiği ve bu kabul kararı ile mahcuzların anılan davacıya ait olduğunun belirlendiğine işaret ederek, hacizli malların finansal kiralamaya konu olduğunun kabulüne karar verilmesini istemiştir.
O halde, davacı üçüncü kişi mahcuz malların dava dışı Yapı ve Kredi Finansal Kiralama A.O.’ya ait olduğunu beyan ederek, kiracılık sıfatına dayalı olarak istihkak iddiasında bulunmuştur.
İİK’nin 96/1. maddesinde, üçüncü kişinin haczedilen mal ve hak üzerinde mülkiyet veya rehin hakkına dayanarak istihkak davası açabileceği öngörülmüştür. Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay uygulamasında “mülkiyet ve rehin hakları” sözcüklerinin sınırlandırıcı anlam taşımadığı, ayrıca sınırlı ayni haklara, tapuya şerh verilmiş kişisel haklara, hapis hakkına, mülkiyeti muhafaza sözleşmesine, intifa hakkına dayanarak da istihkak davası açılabileceği kabul edilmektedir.
Ancak somut olayda, davacı yukarıda yazılı haklara değil, yalnızca kiracılık sıfatına dayanmıştır. Kural olarak kiracının istihkak davası açma hakkı yoktur. Kira sözleşmesinde borç sadece taraflar yönünden sonuç doğurur. Diğer bir deyişle borç ilişkisinden kaynaklanan şahsi haklar sözleşmenin tarafı olmayan kişilere karşı ileri sürülemez. Bu durumda Mahkemece, davacı üçüncü kişinin davacı sıfatı (aktif husumet ehliyeti) olmadığının değerlendirilmemesi doğru görülmemiş ise de, bu yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın 1086 sayılı HUMK’un 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerekirken, onanması nedeniyle karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Yerel Mahkeme hüküm fıkrasının 1. bendindeki “… istihkak iddiasının reddine” ibaresinin çıkartılarak yerine “davanın usulden reddine” ibaresinin yazılmasına; hüküm fıkrasının 6 fıkrasındaki “Davalı-alacaklı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davalı-alacaklı vekili lehine takdir olunan 25.106,50 TL nispi vekalet ücretinin, davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine,” ibaresinin çıkartılarak yerine “ Davalı-alacaklı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davalı-alacaklı vekili lehine takdir olunan 600 TL maktu vekalet ücretinin, davacıdan alınarak, bu davalıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hüküm fıkrasının 2. bendinin tamamen hükümden çıkartılarak hükmün 1086 sayılı HUMK’un 438/son maddesi uyarınca düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 23.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.