Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/3662 E. 2019/6893 K. 03.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3662
KARAR NO : 2019/6893
KARAR TARİHİ : 03.07.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkiline ait iş yerinde müvekkili şirkete ait menkullerin haczedildiğini, haciz sırasında borçlu adına belge bulunmadığını, ödeme emrinin tebliğ adresinin farklı olduğunu, mahcuzların borçlu şirketle hiçbir ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirket ile üçüncü kişi şirketin faaliyet konularının aynı olduğunu, üçüncü kişi şirket yetkilisi … ile borçlu şirket yetkilisi … arasında baba-oğul ilişkisi bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haciz adresinin borçlu şirketin önceden Ticaret Siciline kayıtlı adresi olduğu, üçüncü kişi şirket yetkilisi … ile borçlu şirket yetkilisi … arasında birinci derecede akrabalık bağı bulunduğu, iki şirketin aynı adreslerde farklı zamanlarda ticari faaliyet gösterdiği,her iki şirketin faaliyet alanlarının aynı olduğu ve ”… Mobilya” ünvanını kullandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafında temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Buna göre, bir takipte haciz aşamasına geçilebilmesinin ve haczin geçerli olmasının ön koşulu da icra emrinin kesinleşmiş olmasıdır.
Tüzel kişiliğin sona ermesi için tüm alacakların tahsil edilmiş, borçların da ödenmiş olması, bu şekilde tüzel kişiliğin tüm hak ve yükümlülüklerinin tasfiye edilmiş bulunması gerekmekte olup, ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen borçlu şirket aleyhine, tüzel kişiliğin yeniden ihyası (ek tasfiye) için dava açılmadan takip işlemlerine devam olunamaz.

Somut olayda, 16.3.2015 tarihinde ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen borçlu şirket aleyhine, alacaklı tarafça 15.12.2014 tarihinde takip başlatılmış, 26.12.2015 tarihinde borçluya Tebligat Kanunu’nun 35.maddesi uyarınca tebligat yapılmıştır. Ne var ki, ihya davası açılmadan borçlu şirketin adresine, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligat usulsüzdür. Ödeme emri tebliğ edilmediğinden takip kesinleşmemiş olup, geçerli bir haczin varlığından bahsedilemez.
Hal böyle olunca, takip dosyasında geçerli bir haczin bulunmaması sebebiyle davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değilse de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 1086 sayılı HUMK’un 438/son maddesi uyarınca kararın gerekçesinin düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, düzeltilen gerekçeye göre davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının reddine, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 3.7.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.