Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/3468 E. 2019/6240 K. 20.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3468
KARAR NO : 2019/6240
KARAR TARİHİ : 20.06.2019

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 7. İcra Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmiş, bu kez davacı ve davalı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı 01.01.2014 başlangıç tarihli yazılı kira akdine dayanarak 22.03.2016 tarihinde haciz ve tahliye talepli olarak başlattığı icra takibi ile aylık 7.900,00 TL’den ödenmeyen 2016 yılı Ocak, Şubat, Mart ayları ile sözleşmesinin 4.maddesi gereğince muaccel hale gelen 2016 yılı Nisan ayından Aralık ayına kadarki kira alacağının tahsilini talep etmiş, ödeme emri davalı borçlulara 25.03.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlular vekili 29.03.2016 tarihli itiraz dilekçesinde; kiraya verenin kiralananı kira akdi müddetince kullanıma ve kiralama amacına uygun bulundurma borcunu ihlal ettiğini, borcun hiç doğmadığını bildirerek borca, faize ve ferilerine itiraz etmiştir. Ödeme emrine davalı borçlular tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince, davalı tarafın iddialarının kiralanan mahalin usulüne uygun olarak kullanılmamasına yönelik olduğu, bu hususların mahkemeleri inceleme alanı dışında kaldığı, davalı tarafın tacir olması sebebi ile diğer kira alacaklarının da muaccel hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne ve davalıların itirazının kaldırılmasına karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararında, davalının icra takibine itirazında ileri sürdüğü hususların genel yetkili mahkemede yargılama yapılmasını gerektirdiği ve dar yetki ile yargılama yapan İcra Mahkemesince bu hususlar araştırılamayacağı, davanın bu sebeple reddi gerekirken, davanın esasına girilerek kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 22.10.2018 tarihli ve 2018/4114 Esas 2018/17668 Karar sayılı ilamı ile; “Somut olayda takibe dayanak 01.01.2014 başlangıç tarihli kira sözleşmesine ve sözleşmedeki imzaya borçlular tarafından itiraz edilmemiş olup takip dayanağı sözleşme taraflar arasında kesinleşmiştir. Bu durumda taraflar arasında kesinleşen sözleşmeye dayanılarak alacak ve tahliye talep edilmesinde usulsüzlük yoktur. Açıklanan nedenler ile Bölge Adliye Mahkemesince davalıların iddialarının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle istinaf talebinin kabulü ile davanın reddi kararı verilmesi yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; davalı tarafça 2016 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları kira bedeli olarak aylık 7.900,00 TL’den 23.700,00 TL kira bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 4.maddesine göre sonraki aylara ilişkin kira bedellerininde muaccel olduğu, ancak davalının dava konusu kiralananı 23/06/2016 tarihinde tahliye edip anahtarları davacı derneğin genel sekreteri olan …’a teslim ettiği sabit olmakla, bu tarihe kadar olan kira bedellerinden de sorumlu olduğu, buna göre, davalıların 2016 yılı Ocak, Şubat ve Mart ayları kira bedeli olarak 23.700,00 TL, 2016 yılı Nisan, Mayıs ve 23 günlük Haziran kira bedelleri olarak 21.856,6 TL olmak üzere toplam 45.556,60 TL kira borcundan sorumlu oldukları, bu bedelin ödendiğinin davalı tarafından yazılı belge ile ispat edilemediği, davalıların 45.556,60 TL asıl alacak ile 230,58 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 45.787,18 TL kira borcunun bulunması nedeniyle ilk derece mahkemesince itirazın kaldırılması yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın tam kabulüne karar verilmesi, ayrıca ek karar ile tahliye yönünden hüküm kurulması doğru olmadığından davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak, itirazın kaldırılmasına ilişkin davanın kısmen kabulüne, tahliye davası yönünden ise tahliye gerçekleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere göre temyiz eden davacı ve davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Davalılar vekilinin kefillere ilişkin temyiz itirazları yönünden;
Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.01.2014 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi 01.01.2014 tarihli olmakla, 6098 Sayılı TBK’nin yürürlüğe girmesinden sonra imzalanmıştır. Bu nedenle kefaletin şartlarının 6098 Sayılı Yasa hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. TBK’nin kefalet sözleşmesinde şekil şartını düzenleyen 583.maddesi “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü içermektedir. Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar ve kefalet tarihine ilişkin el yazısı ile yazılmış bir ibare bulunmamaktadır. Bu durumda TBK’nin 583.maddesinde belirtilen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan, mahkemece davalı kefiller … ve … hakkındaki davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kefiller hakkındaki itirazın kaldırılması davasının kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
3-Davacı vekilinin icra inkar tazminatı ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davacı vekili dava dilekçesinde, davanın takibe yönelik itirazının kaldırılmasını ve kiralananın tahliyesini istemiş, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, Yerel Mahkeme kararının ve ek kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalıların itirazının 45.556,60 TL asıl alacak ve 230,58 TL işlemiş faiz yönünden kaldırılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, tahliye konusuz kaldığından tahliye yönünden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş ve davacı lehine 906,00 TL, davalılar lehine 2.725,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davacının itirazın kaldırılması isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ise de davacı alacaklı tarafından takip yapıldığı ve dava açıldığı tarih itibariyle kiralanan tahliye edilmemiş olduğundan davacı takip yapmakta ve dava açmakta haklıdır. Davanın açılmasına sebebiyet veren davalı dava devam ederken kiralananı tahliye etmiştir. Bu durumda tahliye davalı lehine hak doğurmayacağından davalı lehine icra inkar tazminatı ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken davalı lehine icra inkar tazminatı ve vekalet ücretine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (2) ve (3) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı vekili ve davalılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nin 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 20.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.