Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/3165 E. 2021/5097 K. 15.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3165
KARAR NO : 2021/5097
KARAR TARİHİ : 15.06.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece; davalılardan … hakkındaki elatmanın önlenmesi davası yönünden konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer talepler yönünden davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.6.2021 günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü :

KARAR

Davacılar vekili, dava konusu 13 parsel sayılı taşınmazın davalılardan … dışındaki tarafların murisi …’dan miras olarak kaldığını, vekil edenleri ile davalılardan … ve …’nin kardeş olduklarını, davalı …’ın ise davalılardan …’nin oğlu olduğunu, muristen kalan taşınmazın davalılar tarafından kullanıldığını ve vekil edenlerinin kullanımının engellendiğini açıklayarak, davalıların elatmasının önlenmesine ve dava tarihinden tecavüzün son bulduğu tarihe kadar hesaplanacak kullanım bedelinin davalılardan alınmasına, dava öncesine ilişkin kullanım bedeli hakkının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazda murisin sağlığından beri oturduklarını, davalılardan …’ın, paydaş olan annesinin bilgisi ve izni ile taşınmazda oturduğunu, davacıların kullanımına engel olunmadığını, istedikleri gibi kullanabildiklerini, dava açılmadan 10-15 gün önce bahçedeki bademlerin birlikte toplandığını ve davacıların paylarını alarak gittiklerini, taşınmaz üzerinde davacıların da ev yapabilecekleri alan bulunduğunu beyanla davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 11.3.2014 tarih, 2013/18430 Esas ve 2014/5280 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda davacıların ecrimisil talebinin reddine, elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne karar verilmiş, sözkonusu karar davalılar tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 24.10.2017 tarihli ve 2015/796 Esas, 2017/5686 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde ecrimisil isteğinin reddine, davalılardan … hakkındaki dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece ilk hüküm olarak verilen davanın reddine dair kararı inceleyen Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 11.3.2014 tarihli ve 2013/18430 Esas, 2014/5280 Karar sayılı ilamında; “Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davacılar; tarafların miras bırakanları adına kayıtlı 9349 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlar ile avlunun davalılar tarafından işgal edildiğini, kendilerinin kullanımına izin verilmediğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve dava tarihinden tahliye tarihine kadar olan dönem için ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır. Mahkemece; elbirliği halinde mülkiyetin sözkonusu olduğu, taraflar arasında taksim sözleşmesi yapılmadığı, davacıların çekişmeli taşınmazı ve üzerinde bulunan evleri kullanmalarına davalıların engel olmadıkları, intifadan men koşulununda oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan tüm delillerden; 9349 parsel sayılı 688m2 yüzölçümlü taşınmazın ev ve avlu cinsi ile tarafların ortak miras bırakanı Ali oğlu … … adına tapuda kayıtlı olduğu, kayıt malikinin 1992 yılında, eşininde dava tarihinden 3 yıl önce öldüğü, geride çocukları olan davacılar ile davalılardan … (…) ve …’in kaldıkları, davalılardan …’ın ise …’nin oğlu olduğu, taraflar arasında taksim yapılmadığı, fiili kullanma biçiminin oluşmadığı, çekişmeli taşınmaz üzerinde iki ayrı ev bulunduğu, … ile …’in kocalarının ölümünden sonra evlerden birisine yerleştikleri, diğer evde ise …’nin oğlu …’ın oturduğu anlaşılmaktadır. İddianın ileri sürülüş biçimi, olayların akışından ve tanık anlatımlarından, çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunan evlerin temyize konu davanın açıldığı tarihe kadar davalıların tasarrufunda bulunduğu ve davalıların kullanımına karşı çıkılmadığı görülmektedir. Öyle ise davalıların kullanımlarının muvafakata dayalı olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda dava açılmakla muvafakatin geri alındığı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca bu davanın açıldığı tarihe kadar davalıyı haksız işgalci olarak kabul etmek olanaksız olup haksız işgalcinin taşınmazı kullanmasından dolayı ödemekle mükellef olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden sorumlu tutulması da mümkün değildir. Kaldı ki davacılar dava tarihinden tahliye tarihine kadar olan dönem için ecrimisil isteğinde bulunmuş olup eldeki dosyada dava tarihinden sonrası için ecrimisil istenemeyeceğinden, anılan istek ayrı bir davanın konusunu oluşturduğundan mahkemece ecrimisil isteğinin reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki, dava açılmakla davacıların taşınmazın davalılar tarafından kullanılmasına ilişkin muvafakatinin sona erdiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davalı … çekişmeli taşınmazda paydaş olmayıp üçüncü kişi konumunda olduğundan 21.06.1944 tarihli ve 13/24 sayılı inançları birleştirme kararı uyarınca mutlak elatmasının önlenmesine, davalılar … ve …’in ise davacıların payları oranında elatmalarının önlenmesine karar verilmesi gerekirken bu isteğinde reddedilmesi doğru değildir” şeklinde bozulmuş olup, Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ve bozma ilamına uyulmakla davacılar lehine usuli müktesep hak oluşmuştur.
Mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak verilen davanın kabulüne dair kararın bozulmasına ilişkin Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 24.10.2017 tarihli ve 2015/796 Esas, 2017/5686 Karar sayılı ilamı, bozma sonrası davalılardan …’nın tecavüze son verdiği iddiasının değerlendirilmesi ile yargılama giderlerinin davalılar arasındaki paylaştırılmasına ilişkin olup, ilk bozma ilamına aykırı hüküm içermemektedir.
Hal böyle olunca, Mahkemece usuli müktesep haklar gözetilmek suretiyle; davalı … yönünden elatmanın önlenmesi isteği açısından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, davalıların taşınmazda kullandıkları yerlerin tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi ve ondan sonra hasıl olacak sonuca göre her bir davalının kullandığı yer bakımından yargılama giderlerinden sorumlu tutularak bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 15.6.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.