Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/2592 E. 2020/5973 K. 08.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2592
KARAR NO : 2020/5973
KARAR TARİHİ : 08.10.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde dava konusu 3737 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın, 4233 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın, 126 ada 49 parsel sayılı zeytinlik vasıflı taşınmazın, 2807 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazın, vekil edeni ve davalıya muris annelerinden miras kaldığını, tarafların muris anneleri olan …’in ölüm tarihi olan 20.03.2003 tarihinden beri anılan taşınmazları devamlı surette davalının kullandığını, müvekkilinin anılan taşınmazlarda 1/3 hissesinin bulunmasına rağmen ve davalıdan talep edilmesine rağmen müvekkiline payına düşen tarımsal ürün gelirinin ödenmediğini açıklayarak anılan taşınmazların 20.03.2003 tarihinden dava tarihine kadar olan süreyi kapsamak, fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere vekil edeninin taşınmazlardaki pay oranlarına tekabül eden 30.000,00 TL ecrimisil bedelinin her yıl sonundan itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılamanın devamı sırasında ecrimisil talep miktarını 47.214,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı yasal süresi geçtikten sonra sunduğu cevap dilekçesinde, ecrimisil taleplerinin 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve davalının ancak dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için ecrimisil talep edebileceğini bu nedenle 2008 yılına veya daha öncesine ilişkin ecrimisil talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre davanın, iştirak halinde mülkiyete sahip taşınmazlarda taraflar arasında geriye dönük ecrimisil talebine ilişkin olduğu, davacının ve davalının ortak murislerinden kalan taşınmazlar üzerinde 1/3 oranına hissedar olduklarını, davalıya işlerin takibi konusunda zaman içerisinde farklı tarihlerde vekaletname verildiğini, davaya konu 3737 parsel zeytinlik, 4233 parsel zeytinlik, 126 ada 49 parsel zeytinlik, 609 parsel zeytinlik ile 2807 parsel tarla üzerinde davalı tarafça tasarrufta bulunulduğu, buna karşın davacıya hiçbir ödemede bulunulmadığı, gerek taşınmazlardan edinilen gelir gerekse tarım ilçe müdürlüğünden yağ ve destekleme paralarının davacıya intikal ettirilmediği beyanla eldeki talep ve davayı yönelttiğinin görüldüğü, davaya konu taşınmazlar yönünden mahallinde keşif gerçekleştirildiği, keşfen alınan bilirkişi raporlarına karşı itirazların ileri sürülmesi üzerine üç kişiden oluşan bir bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile iddia ve savunma doğrultusunda kapsamlı bir bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, eldeki davanın iştirak halindeki mülkiyete tabi taşınmazlarda hissedarlar arasında ecrimisil talepli bir dava olması nedeniyle 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, davaya konu taşınmazların niteliği dikkate alınarak intifadan men hususunun değerlendirilmesinde, davaya konu beş taşınmazın dördünün zeytinlik vasfına sahip olduğu Yargıtay yerleşik uygulaması gereği zeytinlik, fındık bahçesi gibi yerlerin doğal semere getiren mahiyette bulunduğu, bu nitelikteki taşınmazlarda iştirak halinde mülkiyet durumunda hissedarların bir diğer hissedara karşılık intifadan men hususunu ispatla yükümlü bulunmadığı, bu sebeple dosya içinde yer alan dört zeytinlik vasıflı taşınmaz için intifadan men hususuna gerek duyulmadığı, davaya konu parsellerden 2807 parsel sayılı taşınmazın tarla vasfına sahip olduğu, bu parsel yönünden davacının davalıyı intifadan men ettiğine ilişkin husus yönünden iddiasını ispatlaması gerektiği, bu yöndeki ispat külfetinin davacı tarafta olduğu değerlendirilmiştir. Yargıtay yerleşik uygulamasında intifadan men etme hususun her türlü delille ispatlanabildiği, taraflar arasında çekişme konusu yapıldığı tespit olunduğu takdirde bunun da intifadan men olarak değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasında eldeki dava yönünden dava tarihinden önceye ilişkin davaya konu taşınmazı kapsayan bir ortaklığın giderilmesi, müdahalenin önlenmesi ve tazminat şeklinde başkaca bir davanın da yöneltilmediği, değişik iş dosyaları ve vekaletten azillerinde bu kapsamda değerlendirilebileceği fakat bunlarında bu olguyu ispatlar tarihlerde olmadığı anlaşıldığı, dosya kapsamındaki deliller ile bu hususun ispat edilemediğinin anlaşılması ve davacı tarafın yemin deliline dayanması nedeniyle davacıya, yemin delilini kullanıp kullanmayacağının sorulduğu, davacının ise bu hususun ispatına ilişkin yemin deliline dayandığı, mahkemenin 09.07.2015 tarihli celsesinde yemin teklifi davalı tarafça kabul edilerek davalı tarafından, tarla vasıflı 2807 parsel sayılı taşınmaz için davacının kendisini intifadan men etmediğine dair yemin eda edildiği, davalının davacı tarafça teklif edilen yemini eda etmesi nedeniyle yemine konu edilen 2807 parsel sayılı taşınmaz yönünden intifadan men hususunu ispatlayamadığı ve bu nedenle bilirkişi raporunda bu parsel yönünden yapılan hesaplamanın da dikkate alınmadığı, üzerinde tartışılması gereken bir diğer hususun ise dava tarihi gözetilerek davalıdan talep edilen ecrimisilin hangi yılları kapsaması gerektiği noktasında toplandığı, harca tabi olması nedeniyle eldeki davanın 13.01.2014 tarihli olduğu, her ne kadar davanın 2014 yılında açıldığı görülse de 2807 parsel sayılı tarla vasıfla taşınmaz dışındaki taşınmazların zeytinlik vasfında olup davanın açıldığı tarih olan 13.01.2014 göz önüne alındığında 2014 yılı itibariyle zeytin ürünü yetişmeyecegi ve bu nedenle de hasatının sözkonusu olamayacağı için 2014 yılı itibariyle ecrimisil hesaplamasının yapılamayacağı, bu sebeple 2013 yılından geriye doğru beş yıllık sürenin yani 2009/2010/2011/2012 ve 2013 yıllarına ilişkin ecrimisil hesaplamasının dikkate alınması gerektiği, kaldı ki 2014 yılına ilişkin ürünlerin de dosya içinde mevcut … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/19 D.iş sayılı dosyasıyla satışının gerçekleştiği ve davacının anılan dosya kapsamından hissesine düşen miktarı almış olduğunun anlaşıldığı, dosyada mevcut bilirkişi raporlarından heyet tarafından hazırlanan sonraki 25.05.2015 tanzim tarihli raporun, ilk alınan önceki raporlara nazaran, taraf itirazlarını dikkate alarak kapsamlı bir şekilde hazırlanmış olması bu haliyle denetime elverişli olduğunun değerlendirildiği ve bu sebeple hükme esas alındığı, her ne kadar 2013 yılına ilişkin hesaplamanın da dava konusu olduğu mahkememizce de kabul edilmiş ise de davaya konu parsellerin, 2013 yılına ilişkin ürünlerini … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/20 D.iş sayılı dosyasında tespit ve hasat sonunda paylaşımın gerçekleştiğinden bilirkişi raporunda yapılan ecrimisil hesaplamasında dava konusu parseller için yalnızca 2009-2010-2011-2012 yıllarına ilişkin hesaplama kısmı gözetilmek suretiyle hükme esas alındığı, şu halde bilirkişi raporunda gösterilen çizelge doğrultusunda, dava konusu zeytinlik vasıflı 4 adet taşınmazın, dört yıl içindeki toplam net gelirinin 37.143,00 TL olduğu, davacının taşınmazlardaki 1/3 hissesine düşen ecrimisil miktarının ise 12.381,00 TL olduğu, dosyadaki bilirkişi heyetinin ecrimisil hesap çizelgesindeki veriler dikkate alınarak mahkemece tespit edilmiş olduğu, sonuç itibariyle davacısı tarafından 47.214,00 TL olarak talep edilen ecrimisil talebinin, yukarıda izah edildiği üzere yapılan hesaplama sonucunda, bilirkişi heyetince yapılan destekleme ve ödemelerin davalı emek ve mesaisi karşılığı istenemeyeceği yönündeki mütalaanın yerinde olmadığı gözetilerek, bu hususta tekrardan her ne kadar davalı vekilince talep edilmiş ise de ayrıca bir hakkaniyet indirimi yapılmasına gerek duyulmaksızın kısmen kabulü ile
12.381,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi kanaatine varılmış olduğu gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine; davacının tüm parseller için talep ettiği toplam (2009-2010-2011-2012-2013 yılları için) 47.214,00 TL ecrimisil tazminatının 12.381,00 TL’sinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ve davalı vekilince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Somut olayda davacının dava dilekçesinden, davalıdan 20.03.2003 tarihinden dava tarihi olan 13.01.2014 tarihine kadar olan süre için ecrimisil talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı ise her ne kadar cevap dilekçesinde ecrimisil alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu savunmasında bulunulmuş ise de cevap dilekçesinin yasal süresi içinde sunulmadığı görülmektedir. Bu durumda davalının ecrimisil alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğuna dair def’inin usulüne uygun olarak süresinde ileri sürülmemesi nedeniyle mahkemenin davalı tarafın zamanaşımı def’ini nazara almaksızın davacının dava dilekçesindeki ecrimisil talep ettiği 20.03.2003 tarihi ile 13.01.2014 tarihi arası süreyi ve dosyada bulunan … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/19 D.İş dosyasında dava konusu taşınmazlarda 2014 yılına ait ürün miktarı ve değerinin tespit edilerek davacıya taşınmazlardaki hissesine düşen ürün bedelinin ödenmiş olduğu, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/20 D.İş dosyasında ise dava konusu taşınmazlarda 2013 yılına ait ürün miktarı ve değerinin tespit edilerek davacıya taşınmazlardaki hissesine düşen ürün bedelinin ödenmiş olduğu gözetilerek davacı lehine mükerrer ecrimisil ödenmesine sebebiyet verilmemesi için davacının ecrimisil talep ettiği süre aralığında 2013 ve 2014 yıllarının dikkate alınmaksızın ve 20.03.2003-13.01.2012 tarihleri arası süre için yapılması, dava konusu taşınmazlardan tarla vasıflı 2807 parsel sayılı taşınmaz için intifadan men olgusunun davacı tarafça ispat edilemediği hususu dikkate alınarak bu taşınmazın ecrimisil hesaplamasında dikkate alınmaması, 20.03.2003- 13.01.2012 tarihleri arası süreyi kapsayan ecrimisilin tespitinde öncelikle dava konusu taşınmazların bulunduğu ilçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden ecrimisil hesaplaması yapılması gereken yıllara ilişkin olarak zeytin mahsulü ürün maliyet ve net gelir çizelgeleri getirtilmesi, daha sonra mahallinde taşınmazların niteliği nazara alınarak alanında uzman bilirkişiler ile keşif yapılması, bilirkişilerin yöntemine uygun, bilimsel verilere dayanan ve denetime müsait biçimde önceki raporlarda irdelenerek hazırlanmış raporu ile tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanmış ve toplanacak diğer delilleri de nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davalı vekilinin vekalet ücreti konusundaki temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 08.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi