Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/230 E. 2019/2051 K. 27.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/230
KARAR NO : 2019/2051
KARAR TARİHİ : 27.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün dahili davalılar … ve … tarafından ayrı ayrı temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacılar vekili, kök muris Lütfi Dolap’ın 04.02.1960 tarihinde vefat ettiğini, malvarlığının eşi … Dolap ve müşterek çocukları … Dolap, … Kısmet, … ve Hakkı Dolap’a kaldığını, Lütfi’nin eşi … Dolap’ın da 15.03.1961 tarihinde vefat etmesi nedeniyle mirasın çocukları … Dolap, … Kısmet ve Hakkı’ya kaldığını, … Kısmet’in 05.08.1962 tarihinde dul ve çocuksuz olarak öldüğünü, mirasın bu kez ana baba bir kardeşleri … Dolap, … ve Hakkı Dolap’a kaldığını, Hakkı’nın 31.01.1976 tarihinde evli ve çocuksuz öldüğünü, mirasının eşi Ayşalı Dolap ile ana baba bir kardeşleri … Dolap ve …’e kaldığı, müvekkillerinin babası olan … Dolap’ın da 06.02.1982 tarihinde vefat etmesi nedeniyle geriye 1965 doğumlu … ile 1968 doğumlu …’ın kaldığını, bu durumun … 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/839 Esas, 1993/824 Karar sayılı veraset ilamından anlaşıldığını, … Dolap’ın 1976 yılında öldüğünde müvekkillerinden …’ın 11, …’ın ise 8 yaşında olduğunu, müvekkillerinden …’ın ablası …’ın miras hissesini satın alarak dedesi Lütfi Dolap’dan mirasen intikal eden 5131 ada 286 parseli miras hisselerine göre halası … adına 30/64, kendisi adına 34/64 hisse olarak intikal ederek adlarına tapuda tescil ettirdiğini, bu tescil işleminden sonra Noter tarafından düzenlenen miras taksim sözleşmesinin ortaya çıktığını, müvekkillerinin babalarının vefatı sırasında küçük olmaları ve halalarının da taksim sözleşmesini gizlemesi nedeniyle dava konusu taşınmazda miras taksim sözleşmesine göre hissedar olması gerekirken, veraset belgesine göre işlem yapılarak … adına 30/64 hissenin tescil edildiğini, halbuki müvekkillerinin murisi … Dolap, Hakkı Dolap ve davalı … arasında Noter tarafından düzenlenen miras taksim sözleşmesine göre (…’e ait sözleşmenin 3. sayfasında yer alan) “Tapusuz Şarkan Çıkmaz Sk. Ga…, Şimalen Yol, Cenüben Süleyman Mangırcı verasetleri ile çevrili yerlerdeki hisselerimizin sari bulunduğu bağ ile içindeki bağ evinin davalı …’e ait olduğu diğer yerlerin Hakkı Dolap ve … Dolap’a ait olduğu”nun yazıldığını, davalı …’in taksim sözleşmesine göre (kendisine ait hisse hariç) … Dolap ve Hakkı Dolap’ın hissesinden almaması gereken payları da fazladan aldığını, tapu işlemleri yapılırken miras taksim sözleşmesi yapıldığının müvekkillerince bilinmediği belirterek, dava konusu 286 parselde davalı (…’in) veraset ilamı ve buna bağlı miras taksim sözleşmesine göre gerçek hisse oranı belirlenerek fazladan aldığı hissenin iptali ile müvekkilleri adına eşit olarak tapuya tescillerine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davanın reddini savunmuştur.
Yargılama aşamasında davalı 15.03.2011 tarihinde vefat etmiş olup, mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile “… ili Karatay ilçesi …. Mahallesi 5131 ada 286 parselin davalı … mirasçıları T.C. kimlik numaraları karar başlığında yazılı …, …, …, …, Atiye Koyuncu ve …’e miras yolu intikal eden 14/64 hissenin iptali ile yine karar başlığında T.C. kimlik numaraları yazılı davacı … ile … adına ayrı ayrı ve eşit olarak 7/64 oranında tapuya tesciline,” karar verilmiş; hüküm, dahili davalılar … ve … tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava; TMK’nin 676.maddesi uyarınca taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur.
Usûl Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usûli işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçimlik hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Bu usûl kuralının kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır.
Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi hakimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesi ve gereksiz gider yapmamasını sağlamakla yükümlü olduğu ifade edilmiştir.
Somut olaya gelince; yargılama aşamasında … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.10.2014 tarihli ve 2014/84 Esas, 2014/ 547 Karar sayılı kararı ile 5131 ada, 286 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası neticesinde 234.150,00 TL kamulaştırma bedelinin tespiti ile taşınmazda 30/64 hisse oranında malik olan Lütfi Kızı … adına kayıtlı hisseye ilişkin tapu kaydının iptali ile davacı Karatay Belediyesi Başkanlığı adına tescile karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine dava konusu payın da 17.11.2014 tarihinde Belediye adına kayıt edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, taşınmazın devri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125.maddesinde belirtilen devir ve temlik şeklinde değil Kamulaştırma Kanunu çerçevesinde yapılan işlem ve mahkeme kararı ile gerçekleştiğine göre devrin iradi olduğundan bahsedilemez.
Yukarıda ifade edilen açıklamalar karşısında, usul ekonomi ilkesi ve devrin iradi olmadığı da gözetilerek davalının payı (kamulaştırma yolu ile Belediye başkanlığı adına tescil edildiğine göre, davanın artık tapu iptali ve tescil olarak yürütülmesi mümkün olmayıp tazminat davası olarak görülmesi gerekmektedir. Bu nedenle Mahkemece, davacıların tazminat hususundaki beyanları alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şetilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Dahili davalılar … ve …’nun temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 27.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.