Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/1980 E. 2021/3280 K. 07.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1980
KARAR NO : 2021/3280
KARAR TARİHİ : 07.04.2021

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.09.2018 tarihli ve 2015/262 Esas, 2018/344 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez bir kısım davalılar vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili; müvekkili ile davalıların muris …’nun mirasçıları olduklarını, dava konusu 101 ada 60, 16, 23, 41, 48,15, 18, 115 ada 62, 79, 111 ada 40, 36, 39, 107 ada 19 ve 59 parsel sayılı taşınmazları murisin vefatından sonra davalıların kullandığını, taraflar aralarında bir paylaşım yapıldığını ancak davalıların bu paylaşıma uymadıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davalıların kendi paylarına düşen yer üzerinde fındık yetiştirdiğini, …’nun kardeşi Azime’den hissesini satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılardan … ve … vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuş, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davalılardan … ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı kararı).
Öte yandan, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli, 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK’nin 266. vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu Tarım İl veya İlçe Müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, Hal Müdürlüğü’nden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Dosyanın incelenmesinde, 17.07.2017 tarihinde dava konusu taşınmazlar başında keşif yapıldığı ancak keşif sırasında sadece mahalli bilirkişi dinlendiği, taraf tanıklarının taşınmaz başında dinlenmediği, yargılama sırasında 7. celsede tanık beyanlarının alındığı, davacı tanıkları … ve …’ın’nın beyanlarında, muris Süleyman’ın erkek çocuklarının belirli yerleri kullandığını belirttiği, ancak hangi çocuklarının hangi parselleri kullandığının ve mirasçılar arasında kullanıma ilişkin fiili bir taksim yapılıp yapılmadığının tanık beyanlarından anlaşılmadığı, dava konusu taşınmazlardan 111 ada 36 parsel sayılı taşınmazın çalılık durumunda olup kullanılmadığının belirlendiği, dava konusu taşınmazlardan 101 ada 15 ve 18, 111 ada 39, 115 ada 79 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarına göre davacının bu taşınmazlarda paydaş olmadığı, ayrıca davacı tarafça delil olarak gösterilen 27.08.2007 tarih ve 8302 yevmiye numaralı ihtarnamenin dosya arasında bulunmadığı görülmüştür. Buna göre, dosya kapsamından davalıların her birinin ayrı ayrı yerleri kullandıkları ve bir kısım parsellerin kullanılmadığı anlaşıldığı halde, mahkemece dava konusu taşınmazlar başında yapılan keşifte taraf tanıklarının beyanları alınmak suretiyle, hangi parselin hangi davalı tarafından kullanılmakta olduğunun tek tek belirlenmediği, dava konusu taşınmazların her birinin niteliğine göre intifadan men koşulunun aranması gereken yerlerden olup olmadığı belirlenerek, bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmediği, yine nizalı taşınmazların her birinde ayrı ayrı davacının kullandığı ya da kullanabileceği bölüm bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde, Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delillerinin toplanması, dava konusu taşınmazlar başında keşif yapılarak taraf tanıklarının taşınmaz başında dinlenmesi, hangi taşınmazın hangi davalı tarafından hangi tarihlerde kullanıldığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, 27.08.2007 tarih ve 8302 yevmiye numaralı ihtarname de dosya arasına alınarak incelenmek suretiyle, her bir taşınmaz için ayrı ayrı intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususu üzerinde durulması, yapılan tespitlere göre yukarıda belirtilen ilke ve yönteme uygun şekilde ecrimisil bedellerinin belirlenmesi, ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalılar vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf talebinin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK’nin 373/1.maddesi gereği kararın bir örneğinin Samsun Bölge Adliye Mahkemesi (1.) Hukuk Dairesine, dosyanın ise İlk Derece Mahkemesi Çarşamba 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.