Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/1786 E. 2019/3341 K. 27.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1786
KARAR NO : 2019/3341
KARAR TARİHİ : 27.03.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmiş olup hükmün davacı alacaklı yetkilisi, davalılar (üçüncü kişi) vekili ve borçlular tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı alacaklı vekili, dava konusu haciz nedeniyle üçüncü kişi tarafından istihkak davası açıldığını, istihkak davasına karşı dava olarak iş bu davayı açtıklarını, borçlunun tüm mal varlığını boşandığı eşi ve çocuklarının ortağı olduğu üçüncü kişi şirkete devrettiğini muvazaaya dayalı tasarrufun iptali söz konusu olduğunu öne sürerek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacının dilekçesinde tasarrufun iptali, tespit, tahsil ve tazmin talep ettiği Mahkemenin bu konuda karar vermeye yetkili ve görevli olmadığı davanın genel mahkemelerde görülmesi gerektiği gerekçesi ile davanın görev yönünden reddine,istem halinde dosyanın görevli Sincan Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar davacı alacaklı vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nin 97/17. maddesine dayalı tasarrufun iptali talebine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki; İİK’nin 277 vd. maddelerine dayalı olarak doğrudan açılan tasarrufun iptali davaları genel mahkemelerde görülür. (İİK mad.281) Ancak, üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa (İİK mad.97/6-9) davalı takip alacaklısı geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabilir. (İİK mad.97/17) Bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davası istihkak davasına bakan icra mahkemesinde incelenerek karara bağlanır.
Öte yandan, karşı dava, HMK’nin133. maddesi gereğince cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek sureti ile açılır.
Somut olayda, davalı üçüncü tarafından … Batı İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/452 Esas sayılı dosyasında yargılamasına devam edilen istihkak davası açıldığı, dava dilekçesinde istihkak davasına karşılık dava olarak eldeki tasarrufun iptali davasının açıldığı iddia edilmiştir. Ancak,tasarrufun iptali davası cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava olarak açılmamış, … Batı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/ 488 Esasına kaydı yapılarak istihkak davası ile birleşme talebi olan bağımsız bir dava olarak açılmıştır. Bu nedenle, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. (HGK 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar)
Ayrıca, tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki işbölümü değil görev ilişkisidir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereken hususlardandır. Öte yandan HMK’nin 114/1-c maddesine göre dava şartlarındandır.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu niteliği itibariyle ticaret mahkemesinin görevi içinde sayılan ticari davalardan değildir. (HGK 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar).
Hal böyle olunca, eldeki davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi de hatalı olmuştur.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 294 ve devamı (Mülga HUMK’un 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.
Bu anlamda, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nin 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, Mahkemece gerekçe bölümünde, eldeki davaya bakan İcra Hukuk Mahkemesi’ nin tasarrufun iptali konusunda karar vermeye yetkili ve görevli olmadığından davanın ‘’genel mahkemelerde görülmesi’’ gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında ise dosyanın görevli ‘’Sincan Asliye Ticaret Mahkemesine’’ gönderilmesine karar verilmiştir. Bu durum karşısında, hüküm ile gerekçenin çelişik olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekili ile davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366 ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 27.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.