Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2019/1164 E. 2019/6912 K. 03.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1164
KARAR NO : 2019/6912
KARAR TARİHİ : 03.07.2019

MAHKEMESİ :… İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın ise kısmen kabul-kısmen reddine karar verilmiş olup, Mahkeme hükmüne karşı davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesince davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, birleşen davanın reddine karar verilmiş, bu kez hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı üçüncü vekili tarafından istenmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.07.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı üçüncü kişi vekili Avukat … geldi.Karşı taraftan gelen olmadı.Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı üçüncü kişi vekili, asıl davada 17.12.2015, birleşen davada ise 14.02.2017 tarihinde yapılan haciz esnasında borçlu ile bir ilgisi bulunmamasına rağmen müvekkiline ait tavuk çiftliğindeki kümes ekipmanlarının haczedildiğini öne sürerek, davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, borçlu şirkete ait adreste borçlu şirkete ait malların haczedildiğini açıklayarak, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Keskin İcra Müdürlüğünün 28.03.2017 tarihli yazısından 17.12.2015 tarihinde haczedilen mallar üzerindeki hacizlerin kalktığının bildirildiği, takip borçlusunun davacı üçüncü kişiye ait taşınmazda işletme faaliyetinde bulunduğu, davacı üçüncü kişi tarafından sunulan ve davalı alacaklı tarafça inkar edilmeyen kira sözleşmelerinde taşınmazın kullanım amacının tavuk çiftliği, kiralanan şey ile teslim olunan demirbaş eşya kısmında ise; elektrik trafoları, markon marka jenaratör ve kümes ekipmanları yazılı olduğu, kiralananla ilgili ısınma, havalandırma ve soğutma tesisatını kiracının kuracağının belirtildiği, dava konusu haczedilen malların bir kısmının kümes ekipmanı olduğu ve davacı tarafın söz konusu mallarla taşınmazını kiraya vermesinin hayatın akışına uygun olduğu gerekçesi ile asıl dosya bakımından yapılan hacizler düştüğünden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen dosya bakımından davanın kısmen kabulüne; haczedilen diğer mallar bakımından ise ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmiş, davacı üçüncü vekili ve davalı alacaklı vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/1722 Esas, 2018/1485 Karar sayılı kararı ile; asıl dava yönünden yapılan incelemede, İcra Müdürlüğünce mahkemeye gönderilen 28.03.2017 tarihli yazıda 17.12.2015 tarihinde haczedilen mallar üzerindeki haczin İİK’nin 106 ve 110. maddeleri uyarınca kalktığının bildirildiği, mahkemece asıl davaya konu haczin kalkması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı herhangi bir istinaf talebinde bulunulmadığından, Dairece bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı; birleşen dava yönünden ise; haczin ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapıldığı, 17.12.2015 tarihli haciz sırasında borçlu şirket yetkilisinin hazır bulunduğu, davacı üçüncü kişinin delil olarak adi yazılı kira sözleşmeleri ibraz ettiği, adi yazılı kira sözleşmesinin her zaman temini mümkün bulunan belge niteliğinde olduğu, her ne kadar dava dilekçesinde haciz adresinde bulunan menkullerin borçlu şirkete ait olmadığı, bu hususun dosyaya sunulan faturalardan da anlaşılacağı ileri sürülmüş ise de; takip dosyasında yer alan faturaların, borçlu Kes-Dam Şirketi adına düzenlendiği, bu durumda İİK’nın 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı lehine olduğu, bu karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından güçlü ve inandırıcı deliller ile ispat edilemediği gerekçesi ile davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun ise esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, birleşen davanın reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davacı üçüncü kişi vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nin 96 vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
1.Davacı üçüncü kişi vekilinin asıl davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bölge Adliye Mahkemesince Mahkemece asıl davaya konu haczin kalkması nedeniyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı herhangi bir istinaf talebinde bulunulmadığından bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı açıklanmış ise de, davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf süresi içerisinde sunduğu 08.11.2017 tarihli ek istinaf dilekçesi ile; “Keskin İcra Hukuk Mahkemesinde huzurdaki dava dosyasının gerekçe kısmında asıl dosya bakımından hacizler düştüğünden karar verilmesine yer olmadığı şeklinde değerlendirmede bulunulduğundan bahsedilmişse de; asıl dava dosyasında hacizler düşmemiş olup; sözde alacaklı olan davalı yanca haczedilen malların satış günü ihaleye katılınmış ve mallar alınmış olunmasına rağmen, icra veznesine yatırılması gereken paranın depo edilmemesi sebebiyle satış düşmüştür. Bu husus da alacaklı ve borçlunun birlikte hareket ettiğini ortaya koymaktadır. Kaldıki satış günü haczedilen malların çalışıp çalışmadığını ve niteliğini anlamaya yarayacak beyinlerinin Adanaya kaçırılmış ve ihale günü hazır edilmemiş olunması ile ihaleye üçüncü kişilerin katılması engellenmiştir. Asıl davanın konusuz kalmasında müvekkilin hiçbir kusuru bulunmamaktadır. Davalı yan kusur ve ihmali ile asıl dava konusuz kalmıştır. Buna rağmen karşı tarafa asıl dava yönünden karşı vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırıdır. Ayrıca birleşen dava ile asıl davanın konusu ve tarafları aynı olup; ikinci dava yönünden harcımızın iadesine karar verilmemiş olması da ayrı bir usuli eksikliktir. Davalı yanın kusurundan sebeple satış düşmüş olup; davanın konusuz kalmasına sebep olunması sebebiyle davalı yan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.” demek suretiyle asıl dava yönünden de açıkça istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmış olup, asıl dava yönünden yapılan istinaf başvurusu hakkında olumlu-olumsuz karar verilmemesi doğru olmamıştır.
2. Davacı üçüncü kişi vekilinin birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen bozma neden ve şekline göre davacı üçüncü kişi vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davalı alacaklıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı üçüncü kişiye verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 03.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.