YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/9431
KARAR NO : 2019/9284
KARAR TARİHİ : 21.10.2019
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, … vekili davalı Vakıf vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davalı … vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Asıl ve birleşen dava dilekçelerinde, davacıların Mülhak … Vakfı’nın galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istenmiş; Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulü ile davacıların galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın kabulüne dair ilk derece mahkemesince verilen karar, davalı … vekili tarafından istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine davalı … vekilince istinaf isteminin esastan red kararı temyiz edilmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk Hukuku’nu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Dava, vakfın gelir fazlasından faydalanma amacına yönelik galle fazlasına müstehak vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 3.maddesinde, Mülhak vakıf mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin yürürlük tarihinden önce kurulan, yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilen ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulan ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanun’un 6. ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların … tarafından yönetilip temsil edileceği, Kanun’un (5737 sayılı Vakıflar Kanunu) yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan vakıflarla, bu Kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Vakıflar Kanunu ve Vakıflar Yönetmeliğine göre, galle fazlası evlada şart kılınan mazbut ve mülhak vakıflarda vakfedenin soyundan gelen ve bu nedenle vakfın gelirinden (gallesinden) yararlanma hakkına sahip olan kişiler için öncelikle dava açılması ve bu haklarının dava ile tespit edilmesi aranmıştır. Uygulamada bu dava, vakıflarda evladiye davaları, vakıf evladı ya da galleye müstehak evlat olduğunun tespiti davası şeklinde isimlendirilmiştir. Belirtmek gerekir ki vakıf evladı kavramı daha çok, vakfedenin çocukları ya da alt soyundan gelenler için kullanılan bir kavram olup, vakfedenin akrabaları ya da vakıftan yararlanan ismi ile belirtilmiş kişileri kapsamamaktadır.
Vakfın geliri üzerinde hak sahibi olduğuna ilişkin davayı, vakfiye uyarınca galleden yararlanma hakkı olan, yani vakfeden ile soy bağı olan ya da soy bağı olmasa bile galleden kendisine pay özgülenen diğer kişiler açabilir.
Galle fazlası evlada şart kılınan vakıflarda, galle fazlasının alınabilmesi için açılan davada öncelikle vakfeden ile soybağının ispatlanması, sonra da vakfiyede öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekir. Yani bu tür davalarda incelenecek ilk husus; davacı ile vakfeden arasında iddia edildiği üzere kan bağı yolu ile soybağı mevcut olup olmadığı, eğer soybağı kurulabiliyorsa ikinci aşamada vakfiyelerde galle fazlası için öngörülen şartların somut olayda davacı yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması olacaktır.
Bir vakfın evladı olunabilmesi için vakfın kurucusuna kadar soy bağının götürülmesi zorunlu olmayıp, daha önceden kesinleşmiş mahkeme kararı ile evlat olduğuna karar verilen kişilerle veya 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararına göre tevliyeti evlada bırakılan vakıflarda mütevellilik yapan kişilerle yöntemince kanbağı ilişkisinin kurulması yeterlidir. Dolayısı ile idarenin (… veya Mülhak Vakıf Yönetiminin) tek taraflı olarak evlat listesine yaptığı dayanaksız bir kayıt yeterli olmayıp, açıkça galle fazlasını almaya hak kazanıldığını gösterir bir mahkeme ilamına dayalı olarak vakıf evlat listesine eklenen kişiler, daha sonra açılacak vakıf evlatlığı davalarında kesin hüküm olmasa da güçlü delil olarak değerlendirilebilecektir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; galle fazlası için vakfiyede öngörülen şartların incelenmesinden önce davacılar ile vakfeden Cafer Ağa oğlu … Paşa arasında kan bağına dayalı olarak soybağı kurulmasının üzerinde durulması gerektiği, davacılar ile vakıfta mevcut veya daha önce görev yapan mütevelliler arasında bağ kurulamadığı için 1943 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararının somut olayda uygulama yeri olmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi Av. Emine Yurdun Fişek’in raporunda davacılar ile vakıf arasındaki soybağının, 21.02.1968 tarihli galle fazlası dağıtımına esas evlat listesindeki Sadi Seçil, Melike Seçil ve Müfide Seçil üzerinden kurulduğu, galle fazlası dağıtım listesine dayanak mahkeme kararı bulunmadığı gibi iş bu listelerin ne şekilde oluşturulduğunun belli olmadığı, nitekim dosya içerinde bulunan …’nün 03.03.2016 tarih ve 4721 sayılı yazıları ile 21.02.1968 tarihli listede isimleri yer alan kişilere ait mahkeme kararının bulunmadığının bildirildiği, mevcut delil durumuna göre vakıf ile davacılar arasında kan bağı yolu ile kurulmuş soybağının yöntemince kurulamadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, mahkemece yapılacak iş, tarafların gösterecekleri diğer delillerin toplanmasından sonra, gerektiğinde konusunda uzman bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak davacılar için gerekli kan bağının kurulup kurulmadığı konusunda görüş alınıp oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi (1.) Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarihli ve 2017/1920 Esas, 2017/1927 Karar sayılı istinaf isteminin esastan reddine dair kararının KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi hükmünün 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK’nin 373/1.maddesi gereği kararın bir örneğinin … Bölge Adliye Mahkemesi (1.) Hukuk Dairesine, dosyanın ise ilk derece mahkemesi … 8. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı iadesine, 21.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.