Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/9021 E. 2018/19090 K. 22.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/9021
KARAR NO : 2018/19090
KARAR TARİHİ : 22.11.2018

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı-karşı davalı vekili, vekil edeninin kayden maliki olduğu 60 ada 1-2-3-4-5-6-7-8-9-10-11 parsel sayılı taşınmazlar ile 79 ada 11-12-13 parsel sayılı taşınmazların davalı tarafından işgal edildiğini ileri sürerek davalının müdahalesinin men’ine, yapılan konut ve diğer yapıların kaline, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile son 5 yıla ait olmak üzere 14 parsel için toplam 79.800 TL ecrimisilin her yıl için o yılın vade başlangıç tarihin 1 Ocak’tan başlayarak hesaplanacak yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı- karşı davacı vekili, davaya konu taşınmazların tapu iptali ve tescil davası neticesinde davacı-karşı davalı adına tescil edildiklerini, üzerinde bulunan yapıların inşaat ruhsatı ve iskan izni alınarak iyi niyetli olarak kendisince yapıldığını, yapıların değerinin arsanın değerinden fazla olduğunu belirterek, davacı-karşı davalının davasının reddi ile davaya konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davalı-karşı davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra yapılan yargılama neticesinde, esas davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine, davacının dava dilekçesinde talep ettiği 79.800,00 TL işgal tazminatının 35.700,00 TL’sinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davacının müdahalenin men’i ve kal taleplerinin konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, tüm parseller için talep edilen 79.800,00 TL işgal tazminatının 35.700 TL’sinin kabulü ile, her dönem sonundan itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline dair ilk hüküm, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 15.4.2013 tarih … Esas, 2013/5539 Karar sayılı sayılı ilamı ile özet olarak; “… mahkemece kısa kararda müdahalenin men’i ve kal taleplerinin konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına, davacının dava dilekçesinde tüm parseller için talep ettiği 79.800,00-TL işgal tazminatının 35.700,00-TL’sinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine” denildiği halde, gerekçeli kararda “faizin başlangıç tarihi değiştirilmek suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Kabule göre de, SS. … Konut Yapı Kooperatifinin açtığı dava hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir…” gereğine işaret edilerek hüküm bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra yukarıda yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Asıl dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava ise temliken tescil istemine ilişkindir.
1.Davacı -karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bilindiği gibi, öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir.
(YHGK’nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtayın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Öte yandan, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçeleri bilimsel verilere ve HMK’nin 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Ne var ki, somut olayda, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez. Hükme esas alınan 24.05.2012 tarihli inşaat ve ziraat bilirkişileri tarafından düzenlenen raporda; denetime elverişli emsal kira bedelleri karşılaştırılmadığı gibi, ecrimisil hesaplamasında, ilk dönem ecrimisil tutarının belirlenip, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin, ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere hesaplanması gerekirken, ÜFE artış oranları nazara alınmadan hesap yapılmış olması da doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, Mahkemece gerekli görüldüğü takdirde mahallinde yeniden keşif yapılarak bilirkişilerden yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda bilimsel verilere uygun, denetime elverişli şekilde ecrimisil hesabı konusunda rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile yetinilerek sonuca gidilmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, davacı tarafın dava dilekçesinde kademeli faiz isteği gözetilerek her dönem sonundan başlatılmak üzere dava tarihine kadar faiz işletilmesi şeklinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde faize hükmedilmesi de hatalıdır.
2.Davalı -karşı davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davalı-karşı davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b. Dosya içeriğinden, davalı-karşı davacı vekilinin, karşı dava dilekçesinde davaya konu taşınmazların 1988 yılında yapılan kadastro çalışmalarında vekil edeni adına tespit edildikten sonra açılan tapu iptali ve tescil davası neticesinde davacı-karşı davacı adına tescil edildiklerini, üzerinde bulunan yapıların iyi niyetli olarak inşa edildiğini ve yapıların değerinin arsa değerinden fazla olduğunu belirterek davaya konu taşınmazların vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istediği, yargılama aşamasında, Karayolları Genel Müdürlüğü 3. Bölge Müdürlüğünün 12.0.2012 havale tarihli cevabi yazısında; taşınmazların satış ihalesinin tamamlandığını, ihalenin davalı-karşı davacı olan SSK Yunak Yuvam Konut Yapı Kooperatifi Başkanlığı uhdesinde kaldığını bildirdiği, davacı- karşı davalı vekilinin 14.12.2011 tarihli yargılama oturumunda, ihale işlemleri kesinleştiğinden müdahalenin ve kal taleplerinin konusuz kaldığını beyan ettiği görülmüştür.
Hal böyle olunca Mahkemece, yargılama aşamasında davalı-karşı davacının temliken tescil isteğine konu taşınmazların ihale yoluyla satış neticesinde davalı-karşı davacı adına tescil edildikleri anlaşıldığından, davalı-karşı davacının temliken tescil isteğine ilişkin davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi ve buna göre 6100 sayılı HMK’nin 331/1. maddesinde belirtildiği üzere yargılama giderlerinin dava tarihindeki haklılık durumuna göre değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde hukuki yararın sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderlerinin karşı davacı üzerinde bırakılması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2-b bentlerinde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2-a bendinde açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, taraflarca HUMK’un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacıya iadesine, 22.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.