YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/8315
KARAR NO : 2020/2854
KARAR TARİHİ : 02.06.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil, Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, elatmanın önlenmesi, ecrimisil, yıkım davasının bir kısım davalılar yönünden kabulüne, bir kısım davalılar yönünden reddine, bir kısım davalılar yönünden açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup hükmün bir kısım davalılar vekili ile davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, kayden maliki olduğu 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazlara davalıların 10 yıldan fazla bir süreyle yol geçirmek suretiyle el attıklarını, geçit hakkı tesisi için açılan dava sonucu verilen kararın henüz kesinleşmediğini, davalıların haksız el atmalarının devam ettiğini belirterek, dava konusu taşınmaza yapılan müdahalenin önlenmesine, yolun kal’ine ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 500-TL ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, 03.04.2007 tarihli dilekçesi ile ecrimisil bedeline ilişkin talebini 957,60 TL olarak ıslah etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili, davacı aleyhine geçit hakkı tesisine ilişkin olarak açılan davada taşınmazları lehine geçit hakkı tesis edildiğini, bu karara dayanarak belirlenen yolu kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece ilk hükümle, davalı taşınmazları lehine geçit hakkı tesis edilmesi nedeniyle haksız el atmadan söz edilemeyeceği gerekçesiyle konusuz kalan dava bakımından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi üzerine, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 20.03.2017 tarihli, 2014/20387 Esas ve 2017/1292 Karar sayılı ilamı ile; dava tarihinden önce ölen davalılar … ve … hakkında davanın reddine karar verilmesi, davacı vekilinin davalılar …,… …, … ve … yönünden davayı atiye terk ettiğini beyan etmesi karşısında davacı vekilinin bu beyanının davadan feragat mi yoksa davanın geri alınmasına yönelik olduğunun açıklığa kavuşturulması ve geçit hakkı tesisine ilişkin olarak açılan davada verilen kararın kesinleşmediğinin anlaşılması karşısında bir kısım davalılar lehine bu yerde usulünce doğmuş ve davalıların kullanımını haklı kılan bir hakkın varlığından söz edilemeyeceği, bu durumda davacının mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak davacıya ait taşınmazları kullanan davalılar hakkında elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar vermiştir. Mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde, davanın el atmanın önlenmesi istemi yönünden; davalılardan …, …, … ve … yönünden davanın kabulü ile; adı geçen davalıların davacıya ait fen bilirkişisi …’ nın dosyada mevcut 12.03.2007 havale tarihli rapor ve krokisinde kırmızı renk ile gösterdiği 28 parselin 168 m2’lik kısmının, 31 parselde ise 156 m2’lik kısmının yol olarak kullanılmak suretiyle yaptıkları müdahalenin önlenmesine, dava tarihinden önce ölen davalı … ve … … ile ilgili davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, davalılardan … ve … yönünden açılan davanın işlemden kaldırılmasına, 1-2-3 numaralı bentlerinde belirtilen hususlar dışında kalan dava dilekçesindeki talepler ile ilgili temyiz ve bozma dışında kaldığı anlaşılmakla karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili ile davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre bir kısım davalılar vekili ile davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin ecrimisil ve kal talebi hakkındaki temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, kararında taleplerin herbiri hakkında verilen hükmü göstermesi gerekir (HMK mad. 26; 297/2).
Somut olayda, davacı vekili, dava dilekçesinde, diğer talepler dışında, müdahaleye konu yolun kal’i ile ecrimisil bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini de istemiştir. Mahkemece ilk hükümde, talepler konusunda ayrı ayrı hüküm kurulmaksızın konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı vekili tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, bozma ilamında, ecrimisil ve kal talepleri hakkında olumlu-olumsuz bir değerlendirme de yapılmamıştır. Bu durumda, gerek önceki kararda gerekse bozma ilamında davacının bahsi geçen talepleri yönünde bir inceleme yapılmadığından, Mahkemece, bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde; Mahkemece yapılacak iş, davacının ecrimisil ve kal talepleri hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi olmalıdır. Bu husus düşünülmeden, ecrimisil ve kal talebi hakkında karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bir kısım davalılar vekili ile davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine, bozma sebebine göre davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 02.06.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.