Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/8051 E. 2018/17636 K. 22.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/8051
KARAR NO : 2018/17636
KARAR TARİHİ : 22.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, dava konusu 227 parselde davacı murisi olan …… Selçuk’un hissesinin bulunduğunu ve taşınmazın 29 dekarının mirasçılarına düştüğünü, davalılardan … ve …… Demirin ise davacının kardeşleri olan … ve …’tan adi senet ve noter satış senedi ile yer kullandıklarını bu durum dışında hissedar olmadıklarını, bu nedenle müdahalenin men’ini talep etmiştir. Bozma sonrasında yapılan açıklama ile elbirliği mülkiyetinde yapılan satışın geçerliliği olmayacağını, kira sözleşmesinin ise tarafları bağlamayacağını davacının babasından kalan yer dışında da dava konusu taşınmazda hissedar olan … yerini kiralayarak kullandığını, yine babasından kalan kısım haricinde akrabalarına ait yerlerinde davacı kullanımında olduğunu belirtilerek davacı kullanımında olan 17000m2lik yere davalıların müdahalesi olduğunu belirterek, elatmanın önlenmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; davalıların taşınmazı dava dışı paydaşlardan satın almak ve kiralamak suretiyle kullandıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dava ilk olarak sulh hukuk mahkemesinde açılmış olup mahkemece görevsizlik kararı verilmesi üzerine bu karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesince onanmış olup asliye hukuk mahkemesinde görülmüştür. Asliye Hukuk Mahkemesi ilk kararında; davalıların davacının kardeşlerinden dava konusu yeri kiralamak ve haricen satın almak suretiyle bir hakka dayanarak taşınmazın bir kısmını kullandıkları gerekçesiyle müdahale haksız olmadığından davanın reddine karar vermiştir. Hükmün temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.06.2015 tarihli ve 2014/8939 esas – 2015/8491 karar sayılı ilamıyla …… Selçuk mirasçıları arasında elbirliği mülkiyetinin söz konusu olduğu, yapılan kira sözleşmesi ve satım sözleşmesinin davacıyı bağlamayacağı esas olarak ise davanın 4500TL değer gösterilerek açıldığı, yargılama esnasında davalılar tarafından el atıldığı iddia edilen yerin değerinin 89470 TL olduğu, mahkemece eksik harç tamamlanmadan sonuca gidildiği gerekçesiyle karar bozulmuştur. Bozma üzerine mahkemece; bozmaya uyularak eksik harç tamamlanılmış olup her ne kadar kira sözleşmesi yasal düzenleme gereğince diğer ortakları bağlamaz ise de davalıların miktar olarak kontrat yaptıkları bölümü kullandıkları diğer hissedarların paylarına tecavüz etmedikleri, iyiniyetli oldukları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava; elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 227 parsel sayılı taşınmazda davacının murisi …… Selçuk’un 48/1440 hissesi ile dava dışı kişilerin hisseleri olduğu yani bu kişiler arasında paylı mülkiyetin bulunduğu, ancak …… Selçuk mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti bulunduğu, davalıların ise taşınmazda paylarının bulunmadığı, muris …… Selçuk’un 1987 yılında ölümüyle geriye mirasçı olarak davacı … ile dava dışı eşi Sıdıka ve çocukları Mahmut, Halil İbrahim, …, Nuh,…… Selçuk’u bıraktığı anlaşılmaktadır.
Davacı, …… Selçuk’un mirasçısı olmakla taşınmazda paydaş bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. ve 702/4. maddeleri uyarınca, taşınmazda …… Selçuk mirasçısı olması nedeniyle davacının iş bu davada taraf sıfatının bulunduğu da tartışmasızdır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Yine bilindiği üzere; TMK’nin 702/3. maddesinde “Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme bozma ilamında da değinilerek “Elbirliği mülkiyetine tabi payda ortak olan ortaklardan Halil İbrahim ve …’un yaptığı satışın geçerli olmadığı gibi davacıyı da bağlamayacağı, yine…… Selçuk’un yaptığı kira sözleşmesinin de aynı yasal düzenlemeler gereğince diğer ortakları bağlamayacağı” açıklanmıştır. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamında açıklanan bu kısım dikkate alınmaksızın yeniden “davalıların sözleşmelerde belirtilen miktar kadarıyla yer kullandıkları, diğer hissedarların paylarına tecavüz etmedikleri iyiniyetli oldukları” gerekçesiyle şahsi hakkı mülkiyet hakkının önüne geçirecek şekilde davanın reddine karar verilmiştir. O halde; yukarıda açıklanan bilgiler ışığında mahkemece davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın geçersiz olduğu açıklanan satış ve kira sözleşmelerine yani şahsi hakka dayanarak dava konusu taşınmazı tasarruf altında bulundurduğu dikkate alınarak ve davacının tapudan kaynaklanan mülkiyet hakkına değer verilmek suretiyle elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca usul ve yasaya aykırı kararın BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.