Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/7212 E. 2020/8296 K. 16.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7212
KARAR NO : 2020/8296
KARAR TARİHİ : 16.12.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, taraflar boşanmış olduğu halde davalının müvekkiline ait daireyi kullanmaya devam ettiğini ve kira ödemediğini belirterek, tarafların boşanma kararının kesinleştiği 08.07.2005 tarihinden itibaren 10.000 TL ecrimisilin faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, daireyi kullanmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibinin, hak sahibi olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ve malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK’nin 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olaya gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 5850 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 2 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı bulunduğu ve davalının taşınmaz üzerindeki evi tahliye ederek davacıya teslim etmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve uygulamada kararlılık kazandığı üzere; evlilik birliği devam ettiği sürece, eşlerden birinin diğerine ait taşınmazdan yararlanması, yasal ve sosyal destek olarak kabul edilmektedir. Fakat boşanma kararının kesinleşmesiyle tarafların aile birliğinin sona ereceği, böylece davalının davacı adına kayıtlı bağımsız bölümde oturmasını hukuken haklı ve geçerli kılacak bir nedeninin kalmayacağı kuşkusuzdur. Davalının açmış olduğu katkı payı alacağı davası taşınmazın mülkiyetine ilişkin olmayıp, şahsi hak doğurur ve bu nedenle davacı tarafın ecrimisil talebinde bulunmasına engel oluşturmaz. Davalı taşınmazda paydaş olmadığından, intifadan men koşulu gerçekleşmediğinden bahisle ecrimisil talebinin reddine karar verilmesi doğru değildir. Taraflar Ankara 11. Aile Mahkemesi’nin 2011/757 Esas, 2012/1613 Karar sayılı ilamı ile boşanmışlar ve karar 20.05.2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Hal böyle olunca, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren, tarafların iddia ve savunmaları dikkate alınarak, yukarıda belirtilen ilkeler ışığında, yöntemine uygun belirlenecek bir ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yukarıda belirtilen temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.