Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/6707 E. 2018/18313 K. 07.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6707
KARAR NO : 2018/18313
KARAR TARİHİ : 07.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davada, ecrimisil talebinin reddine, müdahalenin men’i talebinin kabulüne, birleşen davada ecrimisil ve elatma talepleri yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi birleşen dosya davalıları … vs. vekili ile duruşma talepsiz olarak asıl dosyada davalı şirket vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.11.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılar vekili Avukat …… Canpolat ve karşı taraftan davacı vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR

Asıl dosyada davacı vekili,…… A.Ş.ne karşı açtığı el atmanın önlenmesi ve ecrimisil talepli davasında, vekil edeninin 1816 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 293/4955 payının maliki olduğunu, davalının vekil edeninin rızası olmaksızın dava konusu taşınmazın bir kısmında okul işlettiğini, bu nedenle 30/11/2007 tarihinden 30/11/2012 tarihine kadar fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL ecrimisilin dönem sonlarından itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 22/12/2015 havale tarihli dilekçesi ile, davalı şirket hakkındaki ecrimisil davasından feragat etmiş, aynı zamanda birleşen davasını bilirkişi raporu doğrultusunda 72.510,00 TL üzerinden ıslah etmiştir.
Dava, …… malikleri, …, … ve …, …, …, …’a (birleşen dosya davalıları) ihbar edilmiştir.
Asıl dosyada davalı şirket vekili, taşınmaz maliklerinden … ve … ile 01/06/2000 tarihli 8 yıllık …… sözleşmesi yaptıklarını ve …… bedelini ödediklerini, 01/06/2009 tarihinde de yeni bir 8 yıllık …… sözleşmesi imzaladıklarını, bu nedenle dava konusu yerde ……cı olarak bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Birleşen dosyada ise davacı vekili, …… maliki davalılar aleyhine açtığı davada, 1816 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1970 tarihi öncesi özel parsellere ayrıldığını, davalıların bu paylara özgülenen özel parseller üzerine kaçak yapı inşa ettiklerini, yapılan bu kaçak yapılar ile vekil edeninin özel parseline el attığını, kaçak yapıların asıl dosya davalısı olan şirkete ……landığını belirterek davalıların el atmasının önlenmesine, kal’e ve şimdilik 30.000 TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dosyada davalılar vekili, vekil edenlerinin hissedar olarak bulunduğu yer üzerindeki okul binasının 20 yıl önce yapıldığını, vekil edenlerinin toplam hissesinin okulun bulunduğu yerin yüzölçümüne denk geldiğini, vekil edenler tarafından … 28 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/454 Esas sayılı dosyası ile taşınmaz fiili olarak paylaşıldığından hukuken ifrazının yapılarak ……ya tescil edilmesi için dava açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl dava yönünden; davacının…… A.Ş. hakkındaki ecrimisil taleplerinden feragat edildiğinden bu nedenle reddine,…… A.Ş. hakkındaki meni müdahale yönünden davanın kabulüne, birleşen dava yönünden; meni müdahale ve ecrimisil yönünden 72.510,00 TL üzerinden davanın kabulüne ve belirlenen miktara kademeli yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm asıl dosya davalı şirket vekili ile birleşen dosya davalıları … ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava, haksız işgal iddiasına dayalı el atmanın önlenmesi, ecrimisil ve kal istemine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 1816 ada 1 parsel sayılı taşınmazın arsa niteliği ile asıl/birleşen dosya davacısı … ile birleşen dosya davalıları, ihbar edilenler ve dava dışı malikler adına paylı mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olduğu, dosyaya sunulan …… sözleşmelerine göre, dava konusu yerin özel okul binası olarak …… maliklerinden davalılar …… Bayram ve … tarafından davalı…… A.Ş.ye 01/16/2000 tarihinde 8 yıllığına ……landığı, yine 01/06/2009 tarihli ve 8 yıllık …… sözleşmesi ile de, birleşen dosya davalıları …, …,…, … tarafından aynı davalıya ……landığı, çekişmeli 1816 ada 1 parsel sayılı taşınmazın geldisinin 795 ada 25 parsel sayılı taşınmaz olduğu, anılan taşınmazda……Haritasının bulunduğu, davacının iddia ettiği üzere kendisine ait olması gereken özel parsele davalı tarafından okul binası ve bahçe olarak kullanılmak sureti ile el atıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre 795 ada 25 parselde düzenlenen özel ifraz haritasına dayalı fiili taksimin oluştuğu ve bu fiili taksim gözönünde bulundurularak taşınmazda imar uygulamasının yapıldığı, özel ifraz haritasında okul,okula ait bahçe ve spor alanı olarak fiili zeminde kullanılan kısmın 4,5,6,7 ve 8 nolu özel parsellere denk geldiği, … Belediye Başkanlığı…… Müdürlüğünce 2981 sayılı Yasa kapsamında yapılan imar uygulamasına göre ……… Haritasının dava konusu 1816 adaya uygulanmasında 20 nolu özel parselde davacının adının yazılı olduğu, davalı tarafından kullanılan kısım içinde ise bahsi geçen özel parselin 348 m2 lik kısmının kaldığının belirtildiği ve tüm hususların kroki üzerinden işaretlendiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297/2. maddesinde “…taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Anılan bu düzenleme karşısında uyuşmazlığın çözümlenmesine karar veren mahkemenin, kuracağı hükmün açık, net ve infaza elverişli olması gereklidir.
Ne var ki; mahkemece kurulan hükmün infaza elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır. Mahkemece, özel parselasyon haritasının ve davacı tarafça el atıldığı iddia edilen yerlerin tespiti için yerinde keşif yapılmış ve krokili fen raporu tanzim edilmiş ve davalının haksız olarak yapmış olduğu müdahalenin men’ine karar verilmiş ise de, karar içeriğinden müdahalenin men’ine karar verilen kısmın neresi olduğu, bahse konu tecavüzün nerede başlayıp nerede bittiği anlaşılamamaktadır. Bu nedenle, dosya içeriğinde yer alan fen bilirkişisi raporlarına göre müdahalenin meni’ne karar verilen yere ilişkin olarak hükümde açıklık sağlanması, hükmün bu şekilde denetime ve infaza açık hale getirilmesi ve fen raporunun ve eklerinin kararın eki sayılması gerekirken bu hususların göz ardı edilmesi doğru olmamıştır.
Yine, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı veya kullanabileceği bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların ……da resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu’nun (BK) 213., …… Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına ……lu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun ……da yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Ne var ki; Mahkemece işin esası bakımından yapılan araştırma ve incelemenin de hükme elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki, taraflar arasında dava konusu taşınmazın kullanımı konusunda özel parselasyon kullanım biçiminin oluştuğu iddiaları karşılığında, dava konusu taşınmaza ilişkin …… kaydının tüm tedavüllerinin dosya arasına alınarak, tüm paydaşların kabul ettikleri bir özel parselasyon biçiminin oluşup-oluşmadığı, oluşmuş ise; bu özel parselasyona göre taşınmazda imar uygulamalarının yapılıp-yapılmadığı, bilirkişi raporlarında bahsi geçen ve davacının adının yazılı olduğı 20 nolu özel parselin neye dayanılarak tespit edildiği hüküm kurmaya ve denetime elverişli bir şekilde tespit edilmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş olması da doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, asıl dosyada davalı şirket vekili ile birleşen dosyada davalılar … ve müşterekleri vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine,
HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 07/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.