Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/6196 E. 2018/16328 K. 26.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6196
KARAR NO : 2018/16328
KARAR TARİHİ : 26.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacılar vekili, 114 ada 4 parsel sayılı taşınmazda (İfrazla 114 ada 5,6 ve 7) hisse sahibi olduklarını, davalının taşınmazda 21/228 oranında hissedar olmasına rağmen taşınmazın tamamını kullandığını, müvekkillerinin taşınmazda paydaş olmalarına rağmen taşınmazdan faydalanamadıklarını, paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi, özel bir parselasyon planı, fiili kullanma biçimi bulunmadığını belirterek taşınmazın müvekkillerinin paylarına yönelik davalının vaki elatmasının önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının dava konusu 114 ada 5,6 ve 7 parsel sayılı taşınmazlarda ayrı ayrı 7/76 oranında hisse sahibi olduğu, tanık beyanlarından davalının kendi hissesine düşen taşınmazları kullandığı, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşmadığı, davalının davacıların hisselerine düşen taşınmazları kullanmalarına müdahale etmediği gibi kullanımlarına da engel olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden davaya konu edilen taşınmazların davacılar, davalı ve 3. kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, …… çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere TMK’nin (Türk Medeni Kanunu’nun) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 236., TK’nin (Tapu Kanunu’un) 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşan bu fiili duruma göre tarafların kullanımında olan bölümlere müdahale edilip edilmediği üzerinde özenle durulmalı, varsa, çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda Mahkemece, her ne kadar yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davacıların dava konusu taşınmazlarda kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığı araştırılmadığı gibi dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları da hüküm vermeye yeterli değildir.
Hal böyle olunca; mahkemece, davacılara tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için süre ve imkan tanınması, bildirmeleri halinde, mahallinde yeniden keşif icra edilerek, davacılar ve davalı tanıklarının beyanlarının keşif mahallinde alınması, toplanacak delillere göre, davaya konu edilen taşınmaz yönünden, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının, her paydaşın payına özgülenen bir kısım bulunup bulunmadığının belirlenmesi, var ise, davacılara özgülenen alana bir müdahale olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi, özel parselasyon ya da fiili kullanma biçiminin oluşmamış olması halinde, uyuşmazlığın TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, bu çerçevede, davacıların taşınmazda kullandığı ya da kullanabileceği bir yer olup olmadığının açıkça saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, özetlenen ilkelere uygun düşmeyecek biçimde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün, 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.9.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.