Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/6011 E. 2019/123 K. 08.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6011
KARAR NO : 2019/123
KARAR TARİHİ : 08.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacılar, mirasbırakanlarından intikal eden ve davalı ile birlikte paydaşı oldukları 13163 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 numaralı bağımsız bölümü davalının mesken olarak kullandığını ileri sürerek ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, yurt dışında yaşadığını, taşınmazı sürekli kullanmadığını, davacılarda da anahtar bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın davalı tarafından kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 13163 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 numaralı bağımsız bölümün mirasbırakan … adına kayıtlı olduğu, murisin 04.06.1993 tarihinde ölümü ile mirası 3 pay kabul edilerek 1/3’er paydan çocukları olan davacılar ….. ile davalı …’e kaldığı, taşınmazla ilgili … 12.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/1765 Esas-2014/419 Karar sayılı dosyasında ortaklığın giderilmesi davası bulunduğu, adı geçen Mahkemenin 20.03.2014 günlü kararı ile taraflar arasındaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1-Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, … yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 … sayılı ilamı)
25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Somut olaya gelince; yukarıda yazılı ilkelere göre, dava konusu taşınmazda intifadan men şartının yerine getirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Ne var ki, davalının, ortaklığın giderilmesi davası öncesinde intifadan men edildiğine dair bir delil de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; davalının, ortaklığın giderilmesi davası ile intifadan men edildiği kabul edilerek bu dava dilekçesinin tebliğ tarihten sonrası için ecrimisil belirlenmesi gerekirken, bu tarihten öncesi için de ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
2- Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Yine 6100 sayılı HMK’nin 190/1 maddesi gereğince “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmektedir. Anılan maddeler uyarınca herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir.
Somut olayda, davacı taraf, çekişmeli taşınmazın davalı tarafından kullanıldığını, anahtarının davalı yanda olduğunu, ortaklığın giderilmesi davasının 14.02.2014 tarihli keşfinde davacı vekilinde bulunan anahtarla taşınmazın kapısının açıldığını, eldeki davada da aynı vekilin davalı vekili olarak görev yaptığını ileri sürmüşse de anılan keşif tutanağından anahtarın ne şekilde temin edildiği anlaşılamadığı gibi davalı tarafça da anahtarın davacılarda da olduğu belirtilmiş ve aksi de kanıtlanmış değildir.
Hal böyle olunca, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, taraflar tanık deliline dayandıklarına göre tanıkların isimlerini bildirmeleri için süre verilmesi, bildirilen tanıkların dinlenilmesi ile taşınmazın anahtarının kimde bulunduğu ve kullanımının kim/kimler tarafından gerçekleştiğinin tereddüte mahal vermeyecek şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 08.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.