YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5394
KARAR NO : 2018/17991
KARAR TARİHİ : 25.10.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, elatmanın önlenmesi talebi yönünden davanın kabulüne, ecrimisil talebi yönünden kısmın kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.10.2018 Perşembe günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davacı vekili Avukat … geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 1630 parselin müvekkillerinin murisi … …’ya ait olup vefatı ile mirasçıları müvekkillerine kaldığını, davalının amcası olan …’ın bu yeri 2000 yılından sürekli ekip biçtiğini ve mahkeme kararıyla müdahalesinin menine karar verildiğini, kararın infaz edilip 04.02.2010’da taşınmazın müvekkillerine teslim edildiğini, taşınmazın daha sonra davalı tarafından işgal edildiğini belirterek davalının müdahalesinin menini ve 04.02.2010 tarihinden itibaren 16.000 TL ecrimisile hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin dava konusu taşınmazın hissedarı olan Hüseyin …’dan haricen hisse satın aldığını, davacılardan …’in kendisinin ve çocuklarının hissesini müvekkiline kiraladığını, davacılardan …’ün hissesini müvekkiline 50.000 TL bedelle haricen sattığını, davacılardan … …’nun ise hissesini müvekkiline sattığını ancak vefat edince intikal yapılamadığını, müvekkilinin kullanımının haksız olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacıların davalı aleyhine açtığı meni müdahale davasının kabulüne, davalının dava konusu K.Maraş ili 12 şubat ilçesi Önsen Mahallesi 1630 parsel (ifrazen 3557, 3558 parseller) taşınmaza müdahalesinin menine, davacının Ecrimisil davasının kısmen kabulü ile kısmen reddine, 20.271,43 TL’nin 16.000,00 TL lik miktarına dava tarihinden 4.271,43 TL lik miktarına ıslah tarihi olan 13/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, müdahil …’nun davasının kabulüne; 1.350,37 TL nin müdahale tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müdahale verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafın temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen kısa kararda; “Davacının davasının kısmen kabulü ile kısmen reddine,
20.271,43 TL nin 16.000,00 TL lik miktarına dava tarihinden 4.271,43 TL lik miktarına ıslah tarihi olan 13/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, müdahil …’nun davasının kabulüne; 1.350,37 TL nin müdahale tarihi olan 01/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müdahale verilmesine, ”şeklinde hüküm kurulmuş ve kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur.
T.C. Anayasası’nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK’nin 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilir. Aynı Kanun’un 298/2. maddesi hükmü ise, sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı amirdir. Bu nedenle mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki, mahkemelere ve yargıya olan güveni sarsacağı gibi infazda duraksamaya yol açacağı da açıktır. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli karar da buna uygun olmalıdır. Hüküm, bu nedenle kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na aykırı olarak tesis edilmiştir.
SONUÇ: Davalı vekili temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.10.2018 tarihinde karar oy birliğiyle karar verildi.