Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/5106 E. 2020/5333 K. 23.09.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5106
KARAR NO : 2020/5333
KARAR TARİHİ : 23.09.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili; davalının vekil edenine ait olan 212 ada 5 nolu parsele haksız şekilde müdahale ettiğini, söz konusu parseli çitle çevirip taş duvar ördüğünü ve üzerine ağaç diktiğini, davalının müdahalesinin men’ine, davalıya ait çit, taş duvar ve ağaçların kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taşkınlığın imardan kaynaklandığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; el atmanın önlenmesi ve kal istemlerine ilişkindir.
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus MK.nin 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasa’nın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar Yasası’nın l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasa’nın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Açıklanan bu ilke ışığında tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davalının savunması doğrultusunda dava konusu parsellerin evvellerinin araştırılmadığı, taşkınlığın imardan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmadığı görülmüş, bu haliyle eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulması ve bundan ayrı 26.02.2016 tarihli fen bilirkişisi Mustafa Kır tarafından düzenlenen raporda; dava konusu edilen tel çit ve duvarın krokide dava konusu taşınmaz dışında gösterilmiş olmasına rağmen, tel çit ve duvar yönünden de yıkım kararı verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 23.09.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.