Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/4347 E. 2019/11292 K. 12.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4347
KARAR NO : 2019/11292
KARAR TARİHİ : 12.12.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada bozma üzerine yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 188 ada 231 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan kargir eve davalı tarafından müdahalede bulunulduğunu, davalının müvekkilinin adına kayıtlı olan gayrimenkulü hiçbir hukuki ilişkiye dayanmadan kullanmaya devam etmesi sebebiyle müdahalenin men’ine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 66 nolu parselin tapu kayıtlarında dam olarak gözüktüğü ancak fiiliyatta ev olarak kullanıldığı, 231 nolu parselde bulunan kagir evin bir kısmının 66 nolu parselde bulunan yapının üst kısmına uzandığı, her iki taşınmazında korunması gerekli kültür varlığı kapsamında kaldığı, her iki yapınında kadastro işlemlerinden ve tarafların taşınmazları iktisaplarından önceki bir tarihte inşaa edildiği, her iki parsel malikininde binaların yapıldığı dönemde aynı kişi olduğunun dosya arasında bulunan tapu kayıtlarından anlaşıldığı, söz konusu durumun taşınmazın yapımı tarihindeki malikin rızası ile gerçekleştiği, tarafların dava konusu taşınmazları bu hali ile bilerek aldığı, haksız işgal şartının dava konusu olayda gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza yönelik elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde düzenlendiği üzere, bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma,yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Bu hak kullanılırken dışardan gelecek her türlü müdahale ve haksızlığı malikin dava yoluyla def edebileceği de mülkiyet hakkının bir gereğidir.
Somut olaya gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 188 ada 231 parsel sayılı kargir dam vasfındaki taşınmazın dava tarihi itibariyle kayden davacıya ait olduğu, tapunun beyanlar hanesinde “bu parsel yerine aynı ada 66 nolu parsel yerinin haritasında görüldüğü gibi bina tecavüzü vardır ” şerhinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece mahallinde yapılan keşif neticesine alınan 17.12.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda; dava konusu parsel üzerinde bir adet tek katlı yapının, komşu 66 parsel üzerinde bir adet iki katlı yapının bulunduğu, üst kattaki yatak odası ile hol ve banyo tuvaletin dava konusu parsele tecavüzünün bulunduğu tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca; yukarıda izah edilen hususlar gözönünde bulundurulup dava tarihi itibariyle mevcut tapu kaydı dikkate alınarak elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken bundan zuhul ile yazılı gerekçe ile davanın reddine karar erilmesi doğru değildir.
Öte yandan; dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK’nin 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz. Dava konusu şey, dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir. Somut olayda; davacı …’un vefatı üzerine mirasçıları tarafından dava konusu taşınmazın dava dışı üçüncü kişilere satıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda HMK’nin 125. maddesi gereği davaya yeni malik ile devam edilmesi gerektiği değerlendirilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 12.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.