Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/4174 E. 2019/6173 K. 19.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4174
KARAR NO : 2019/6173
KARAR TARİHİ : 19.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İtirazın İptali

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı kayyım dava dilekçesinde; 37009 ada 13 parsel sayılı taşınmazda paydaş “… Oğlu Hacı …” payına isabet eden bölümden 165 m²’lik alanın haklı ve geçerli bir neden olmaksızın davalı tarafından ev ve bahçe yapmak suretiyle işgal edildiğini, belirlenen ecrimisil ödemesinin davalıya ihtar edildiğini ancak ödenmediğinden Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2013/2875 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2013/2875 Esas sayılı takibine yaptığı itirazın iptali ile % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir..
Davalı; kendisinin de taşınmazda hissedar olduğunu ve tapu tahsis belgesi bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; “… davalının paydaşı olduğu taşınmazda fazla kullandığı alanın salt davacıya ait olmaması, başka hissedarların bulunması, davalının iyi niyetli zilyet olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmış ve buna bağlı olarak ecrimisil alacağına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde ödeme emrine itirazın haklı olduğu..” gerekçeleriyle davanın reddine karar vermesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2013/2875 Esas sayılı icra dosyasında yapılan itirazın iptali ve tazminat istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; paylı mülkiyete konu, arsa vasfındaki, 1.789 m² yüzölçümündeki (Yeni) 50964 ada 3 parsel sayılı taşınmazda, kendisine kayyım tayin edilen “… Oğlu Hacı …”, davalı ve dava dışı kişilerin paydaş oldukları, … Oğlu Hacı …’ın adres ve kimliği saptanamadığından Ankara 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 29/12/2006 tarihli ve 2006/1059 Esas ve 2006/1160 sayılı kararı ile 3561 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca Ankara Defterdarının kayyım tayin edildiği, anılan taşınmazda (dava tarihi itibariyle) … Oğlu Hacı …’ın 142/1789, davalının ise ( 1367/26835 payının olduğu, mahkemece yapılan keşif sonucu alınan 22/08/2012 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre, davalının 165 m²’lik alanda, ev ve bahçe yapmak suretiyle tasarrufta bulunduğu, ecrimisil talep edilen 22.08.2007 ile 28.08.2009 tarihleri arasında (eski 37009 ada 13 parselde) 5 m2’lik hissesine karşılık 160 m2 fazla alan kullandığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, dava konusu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Somut olaya gelince; mahkemece, taşınmazın zemindeki kullanım durumunun tespit edilmediği, paydaşlar arasında fiili kullanma biçiminin oluşup-oluşmadığının saptanmadığı, davacının çekişme konusu taşınmazda kullandığı ve/veya çekişmesiz olarak kullanabileceği yer bulunup-bulunmadığının açıklığa kavuşturulmadığı gibi davalının ecrimisil talep edilen (22.08.2007 ile 28.08.2009 tarihleri arası) dönemde ne kadar hisseye sahip olduğu var ise oran ve m2’sinin tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespit edilmediği gürülmektedir.
Bu şekilde yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Ayrıca çekişmeli taşınmazda başka paydaşların olması davalının iyiniyetli olduğunu tek başına göstermez.
Hâl böyle olunca, taraflar arasındaki çekişme ile ilgili olarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, keşfen taşınmazın zeminde kullanım durumunun tespit edilmesi, paydaşlar arasında fiili kullanma biçiminin oluşup-oluşmadığı hususunun saptanması, davacının çekişme konusu taşınmazda kullandığı veya çekişmesiz olarak kullanabileceği yer bulunup-bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, kullandığı veya çekişmesiz olarak kullanabileceği yer olduğunun anlaşılması halinde davanın reddi; aksi halde davalının ecrimisil talep edilen (22.08.2007 ile 28.08.2009 tarihleri arası) dönemde ne kadar hisseye sahip olduğu (var ise oran ve m2’sinin) tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespit edildikten sonra davalının taşınmaz üzerinde inşaa ettiği ev ve bahçenin kapsadığı alan da dikkate alınarak, payı kayyım tarafından temsil edilen … Oğlu Hacı …’ın zeminde 142/1789 oranında paydaş olduğu ve davalının (fazladan kullandığı alan yönünden) sorumluluğu gözetilerek belirlenecek ecrimisil üzerinden … Oğlu Hacı …’ın (ecrimisil talep edilen dönemdeki) payı oranında ecrimisile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüne, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 19.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.