YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3927
KARAR NO : 2019/8637
KARAR TARİHİ : 07.10.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Maddi Tazminat
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, davalı şirketin, hat çekmek ve elektrik direği dikmek suretiyle davacıya ait 1006 parselde kayıtlı taşınmaza vaki müdahelesinin önlenmesini, dikilen direkler ve çekilen hattın kal’ini, aynı parselin dere kenarındaki davalı şirket tarafından yapılan harfiyatla doğan muarazanın kaldırılmasını ve davacıya ait taşınmazlara verilen zarar için 15.000 TL tutarındaki tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile elatmanın önlenmesi ve muarazanın önlenmesine yönelik taleplerinin reddine, maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 1.155,60 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince,
Dava, elatmanın önlenmesi, kal ve maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacıya ait 1006 parsel sayılı taşınmaza bir adet beton direğin, davalı şirket tarafından davacının rızasıyla dikildiği gerekçesiyle, elatmanın önlenmesi talebinin reddine karar verilmişse de, karara katılma imkanı yoktur. Davaya konu davacı adına kayıtlı 1006 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalı şirket tarafından elektrik direği dikildiği ve davacının başlangıçta rızası bulunsa dahi dava açmakla rızasının ortadan kalktığı sabittir.
Bilindiği üzere, mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Hal böyle olunca; tapu maliki davacının mülkiyet hakkı karşısında davanın elatmanın önlenmesi yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, davacı vekili davalı şirketin, davaya konu 1006 parsel sayılı taşınmazın dere yatağına sınır olan tarafında, dere kenarına yığılan topraklar nedeniyle taşınmazının su basması ve sel tehlikesine maruz kaldığını beyan ederek, bu nedenle oluşan muarazanın önlenmesini talep etmiş, mahkemece, davacının bu husustaki iddiasını somut delillerle ispatlayamadığı, bu konuda dosyaya herhangi bir delil belge ibraz edilmediği gibi tanık beyanlarıyla da bu husus ispatlanamadığı gerekcesiyle talebin reddine karar verilmişse de, mahkemece bu konuda yeterince araştırma ve inceleme yapılmadan, tanıkların bu konuyla ilgili bilgi ve görgüleri sorulmadan, eksik incelemeyle karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 07.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.