Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/3897 E. 2019/5023 K. 14.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3897
KARAR NO : 2019/5023
KARAR TARİHİ : 14.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı, maliki olduğu 404 ada 22 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 numaralı bağımsız bölümü davalının hiçbir haklı nedene dayanmadan mesken olarak kullandığını ileri sürerek elatmasının önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalının haksız işgalci olduğu gerekçesiyle elatmasının önlenmesine ve ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, mesken nitelikli 404 ada 22 parsel sayılı taşınmazda bulunan 3 numaralı bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı olduğu, davalının kızının davacının eski eşi olduğu, yargılama aşamasındaki tüm tebligatların davalının mernis adresine yapılmış olup, tebligatlarda adresten taşındığı veya adresin boş olduğunun yazılı olduğu açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki, yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulünce yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Mahkeme iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. 1982 Anayasası’nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde: “(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”. hükmü düzenlenmiştir.
Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerekir.
Somut olaya gelince; dava dilekçesi dahil yargılama aşamasındaki tüm tebligatların davalının mernis adresine yapıldığı, tebligatlarda adresten taşınmış veya adresin boş olduğunun belirtildiği, dinlenen tanık beyanlarından da davalının çekişme konusu taşınmazdan ayrılarak Beyoba köyüne gittiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davalıya usulüne uygun tebligatın yapılarak yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda gereken hakların tanınması, ondan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken davalının hukuki dinlenilme hakkı bertaraf edilerek sonuca gidilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 14.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.