Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/3804 E. 2019/7229 K. 10.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3804
KARAR NO : 2019/7229
KARAR TARİHİ : 10.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … vekili, davacının 4 nolu dubleks meskenin maliki olduğunu, 25.01.2012 tarihinde davalı ile arasında adi yazılı şekilde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yaptıklarını, taşınmazı 110.000,00 TL bedel ile satın alma konusunda anlaşmaya varıldığını, davalının 71.500,00 TL parayı elden ve nakden davacıya ödediğini, geri kalan 38.500,00 TL tutarındaki meblağı ise davacının banka kredi borçlarını ödemek suretiyle ifa edeceği konusunda anlaşmaya varıldığını, yazlığın içindeki eşyaları ile birlikte teslim alan davalının bakiye kalan 38.500,00 TL lik meblağı ödemekten kaçındığını, söz konusu banka borçlarını davacının ödemek durumunda kaldığını, davalının yazlığı teslim aldığı 25.01.2012 tarihinin üzerinden 2 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen söz konusu kalan edimlerini ifa etmemesi sonucu davacının 14.04.2014 tarihinde noter aracılığı ile ihtarname keşide ettiğini ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini tek taraflı olarak feshedildiğini bildirdiğini açıklayarak, davalının taşınmazdan tahliyesi ile yazlığı teslim aldığı 25.01.2012 tarihinden dava tarihine kadar olan ecrimisil bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı …, dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen cevap vermemiş duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, tapulu taşınmazların haricen satışları geçersiz olduğundan, harici satış bedeli üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınarak, kayda dayalı elatmanın önlenmesi davasının kabulü gerekmekte ise de, dava konusu olayda, davacı, davalıdan adi yazılı şekilde yapılmış olan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine istinaden almış olduğu 71.500,00 TL’yi iade etmeden veya iade amacıyla uygun bir yere depo etmeden ecrimisil ve tahliye talep ettiğini, davalı, taşınmazı davacı ile yaptığı bir sözleşme ile davacıdan teslim alıp buna ilişkin bir bedel ödediği, bu bedeli kabul etmiş olan davacının, bedeli elinde tutarken, taşınmazın haksız işgali nedeniyle ecrimisil talep ettiğini, davalının ecrimisil ile sorumlu tutulabilmesi için zilyetliğinin kötü niyetli olması gerektiğini, ancak dava konusu olayda hem sözlü anlaşma ile bedel karşılığında taşınmazı teslim edip hem de bedeli iade etmeksizin meni müdahale ve ecrimisil talep edildiğini, bu hususun TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davacının hem tapu kaydında malik olarak mülkiyet sahibi, hem mülkiyeti devretmediği halde bilirkişi raporu ile tespit edilen bedelin %70’ini almış durumda ve halen bu bedeli elinde bulundururken ilaveten ecrimisil talep ettiğini, bu durumda davacının sebepsiz zenginleşmesi sözkonusu olacağını, mülkiyet hakkının gerektirdiği hukuki koruma sağlanırken hakkaniyetle hareket etmek ve bir tarafın sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet vermemek gerektiğinden mevcut durumda davalıdan almış olduğu 71.500,00 TL’yi iade etmeden veya iade amacıyla uygun bir yere depo etmeden müdahalenin men-i ve ecrimisil talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin ecrimisil yönünden temyiz itrazları yerinde görülmemiştir.
2.Davacı vekilinin el atmanın önlenmesine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; toplanan deliller ve dosya kapsamından, dava konusu 4 nolu taşınmazın 28.03.2008 tarihinde tam hisse ile davacı adına kayıtlı olduğu, davalının harici satışa dayalı olarak taşınmazı tasarruf ettiği, taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, davalı tarafça hapis hakkı isteğinde de bulunulmadığı anlaşıldığına göre, mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle davacının el atmanın önlenmesi talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle el atmanın önlenmesi talebine yönelik davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ecrimisil talebine yönelik temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 10.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.