Yargıtay Kararı 8. Hukuk Dairesi 2018/3576 E. 2019/4889 K. 09.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3576
KARAR NO : 2019/4889
KARAR TARİHİ : 09.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili ile birleşen davada davacı-asıl davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Asıl davada davacı … vekili, 13 parsel sayılı taşınmazın, vekil edeninin annesi…adına kayıtlı olduğunu,…ün ölümü ile taşınmazın taraflara miras olarak kaldığını, murisin ölümünden buyana, taşınmazın, üst katında ikamet etmek, alt katındaki dükkanı ise kiraya vermek suretiyle davalılar tarafından kullanıldığını açıklayarak, davalıların taşınmazın üst katına vaki müdahalesinin önlenmesine, taşınmazın dükkan kısmına ilişkin olarak ise 23.7.2005-22.7.2010 tarihleri arasındaki 12.000 – TL ecrimisilin davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında, davalı … hakkındaki talebini atiye terk ettiğini beyan etmiş, davalılar davanın reddini savunmuş; birleşen davada davacı … vekili, 3 parsel sayılı taşınmazın kök muris … adına kayıtlı olduğunu, murisin ölümü ile taşımazın taraflara miras olarak kaldığını, vekil edeninin babası Necmettin’in ölümünden buyana taşınmazın, giriş katında ikamet etmek, ikinci kat ve müştemilatı ise kiraya vermek suretiyle davalı tarafından kullanıldığını açıklayarak, 14.000 – TL ecrimisilin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiş, davalı taraf davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, davalı …’in 13 parsel sayılı taşınmazdaki müdahalesinin menine, 12.000,00 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren kademeli yasal faizi ile davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, davalı … hakkındaki talep atiye bırakıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kabulüne, 3 parsel sayılı taşınmaz için belirlenen 14.300,00 TL ecrimisilin tahakkuk dönemi sonundan başlayacak yasal faizi ile birleşen davanın davalısı …’tan alınarak, davacı …’e verilmesine ilişkin olarak verilen kararın, asıl davada davacı / birleşen davada davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; “Dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu her iki taşınmazın da tarafların ortak mirasbırakanları adına kayıtlı olduğu, uzun yıllardır 2 ada 13 parsel sayılı taşınmazı, davalının (birleşen dosya davacısının) 33 ada 3 parseli ise davacının (birleşen dosya davalısının) muvafakata dayalı olarak kullandıkları, bilahare her iki davacının da keşide ettikleri ihtarnamelerle muvafakatlarını geri aldıkları, dava konusu 2 ada 13 parsel sayılı taşınmazın 26.01.2012 tarihinde satış suretiyle dava dışı bir kişiye devredildiği anlaşılmaktadır, bu durumda her iki davada da ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren ecrimisile hükmedilmesi gerekli ise de asıl davanın davalısı (birleşen dosya davacısı) temyize gelmediğinden temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Öte yandan; elatmanın önlenmesi istemi yönünden dava konusu taşınmaz kendisine devredilen kişiye tebligat yapılmadan ve davadan haberdar edilmeden sonuca gidilmesi isabetli değildir.Asıl davacının temyiz itirazlarına gelince, çekişmeli 33 ada 3 parsel sayılı taşınmazın uzun süredir davacı (birleşen dosya davalısı) tarafından kullanıldığı, davalı (birleşen dosya davacısı) nın… 17. Noterliğinden 22.09.2010 tarihinde davacıya ihtarname keşide ettiği ve ihtarnamenin 04.10.2010 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Öyle ise, birleşen dosya davalısının çekişmeli taşınmazı ihtarnamenin tebliğ tarihine dek muvafakate dayalı olarak kullandığı, muvafakatin ihtarname ile geri alındığı, bu tarihten itibaren dava konusu yerdeki tasarrufun haksız hale dönüştüğü kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmaz kendisine devredilen kişiye tebligat yapılarak onun huzuru ile davanın görülmesi ve 33 ada 3 parselle ilgili olarak davalı (birleşen dosya davacısı) lehine ihtarnamenin tebliğ tarihinden sonraki dönem için belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesi ile Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 27.1.2004 tarihli ve 2013/16960 Esas, 2014/1141 Karar sayılı ilamı ile BOZULMASI üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; “Davanın KISMEN KABUL ve KISMEN REDDİ ile, davacı birleşen davanın davalısı davalı …’ın … ili, Adalar ilçesi, …Mah., 2 ada, 13 parsel sayılı taşınmazdaki 12.000,00 TL ecrimisil alacağının tebliğ tarihinden itibaren yasal faizinin hesaplanarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının müdahalenin men’i talebinin konusuz kalması nedeniyle REDDİNE, konusuz kalan müdahalenin men’i davasının açılamasına davalı sebep olduğundan davacı lehine vekalet ücreti takdir edilmesine, birleşen dava yönünden davanın KABULÜNE, davaya konu Adalar İlçesi, Burgazada Mah. 33 ada, 3 parsel sayılı taşınmaz için belirlenen ecrimisilin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 04/10/2010 tarihi ile birleşen davanın açılış tarihi olan 26/10/2010 tarihleri arasında yasal faizinin hesaplanarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine” dair verilen karar taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Asıl dava paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleşen dava ise paydaşlar arasında ecrimisil alacağına ilişkindir.
1. Mahkeme tarafından verilen 10.4.2013 tarihli ve 2010/143 Esas, 2013/85 Karar sayılı hüküm, davalı / birleşen dava davacısı … tarafından temyiz edilmemekle, davalı / birleşen dava davacısı hakkında kesinleşmiş olup, mahkemece kararın kesinleşen bölümleri göz önünde bulundurulmaksızın yeniden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2. Birleşen dava yönünden ise; Mahkemece, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nin 27.1.2004 tarihli ve 2013/16960 Esas, 2014/1141 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Az yukarıda açıklanan bozma ilamında; dava konusu 33 ada 3 parsel sayılı taşınmazı uzun yıllardır, davacı / birleşen dosya davalısı Emine Meral Altıntaşın muvafakata dayalı olarak kullandığı, daha sonra …’in keşide ettiği ihtarname ile muvafakatını geri aldığı, bu durumda ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren … aleyhine / … lehine ecrimisile hükmedilmesi gerektiği açıklamalarına yer verilmesine rağmen, Mahkemece bu hususta herhangi bir araştırma ve bilirkişi incelemesi / hesaplama yapılmaksızın ve alacak belirlenmeksizin hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
3. Kabule göre ise; 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesine göre, mahkeme kararında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur.
Mahkemece; taraflara yüklenen ana borcun ne olduğu yönünde hüküm tesis edilmeden, sadece hükmün ferilerine ilişkin olduğu izlenimi uyandıran, şüphe ve tereddüte mahal veren, infaza ve az yukarıda açkılaması yapılan 6100 sayılı HMK’nin 297/2 maddesindeki ilkelere aykırı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı / birleşen davada davalı vekilinin vekalet ücretine yönelen temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcıh istek halinde temyiz edene ayrı ayrı iadesine, 09/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.