YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3558
KARAR NO : 2019/5112
KARAR TARİHİ : 15.05.2019
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili, muris Yaşar Nejat İncediken ile davalının 21.04.2006 tarihinde evlenmiş olup evliliğin miras bırakanın 02.12.2012 tarihinde vefatına kadar devam ettiğini, tarafların evlilik süresince TMK’nin 202. maddesi uyarınca edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup yasal mal rejiminin murisin ölümü ile (02.12.2012 tarihinde) sona erdiğini, … 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/532 Esas sayılı mirasçılık belgesine göre …..mirasçılarının davalı (eşi) … ile (çocukları) Feza Baylan İncediken, … ve Gülser Aslı İncediken olduklarını, taraflar arasında görülen … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/4 Esas sayılı tereke tespit davasının derdest olduğunu ve kayyım tayin edildiğini, terekenin mirasçılar arasında henüz paylaştırılmamış olmasına rağmen dava konusu 1191 parsel ve 470 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazların müvekkilleri ile diğer mirasçı Feza Baylan İncediken’in rızası hilafına davalı tarafından tasarruf edildiğini, davalıya gönderilen … 35. Noterliği’nin 25.07.2013 tarihli ve 32321 yevmiye nolu ihtarnamesine rağmen (halen) kullanılmaya devam edildiği gibi bir bedel de ödenmediğini belirterek 45.000 TL ecrimisilin 25.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin murisin eşi olduğunu, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/554 Esas sayılı dosyası ile müteveffa ile davalı arasında açılmış ve halen devam eden boşanma davasının bulunduğunu, tarafların miras pay oranları bakımından boşanma davasının bekletici mesele yapılmasını talep etiklerini, dava konusu yapılan 470 ada 5 ve 34 parselde kayıtlı gayrimenkulün davalı ile müteveffanın aile konutu olup boşanma davasının derdest olması nedeniyle aile konutu niteliğinde olduğunu, bu taşınmaz için müvekkilinden ecrimisil talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, ayrıca aile konutu olarak kullanılan evin orta katının da mühürlenmiş olup davalının kullanımında bulunmadığını, 1191 parselin ise sadece giriş katının kullanıldığını, taşınmazlara yönelik ecrimisil taleplerini kabul etmediklerini, yapılan hesaplamaların da yanlış olduğunu savunarak, boşanma davasının bekletici mesele yapılmasını ve davanın reddini istemiştir
Mahkemece, “… davalı ile davacıların murisi arasındaki boşanma davası halen devam etmektedir. Dolayısıyla davalı ile davacıların murisi arasındaki mal rejimi sorunu henüz sonuçlanmamış olup, davalının, ölen eşine mirasçı olup olamayacağı hususu, davalının kusur durumuna göre belirlenecek olup, davalı ancak, boşanma davasının kesinleşmesi ile kötüniyetli duruma gelebilecektir. Somut olaydaki davanın açıldığı tarih itibariyle davalının kötü niyetli olduğundan söz etmek mümkün değildir…” gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 1191 parsel sayılı taşınmazın davalı ile miras bırakan ….. adına paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olduğu, 470 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ise yalnızca miras bırakanın malik olup üzerinde 18.05.2010 tarihinde tesis edilen Aile Konutu Şerhi bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, muris tarafından davalı aleyhine Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesi gereğince 22.07.2010 tarihinde boşanma davası açılmış, yargılama aşamasında (miras bırakan) 02.12.2012 tarihinde vefat etmiştir. Mirasçıları tarafından Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesi gereğince kusur yönünden davaya devam edilmiştir. … 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi nezdinde açılan dava hali hazırda derdest olup kesinleşmediği anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 181. maddesine göre; “Boşanan eşler bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça, kaybederler. Boşanma davası devam ederken ölen davacının mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve davalının kusurunun ispatlanması halinde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”denilmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 181. maddesinin (2.) fıkrası, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü halinde ölen eşin mirasçılarına, diğer eşin kusurunun tespiti için davaya devam etme hakkı tanımıştır. Hükümde, bu halde yukarıdaki fıkra hükümlerinin uygulanacağı belirtildiğine göre, ölen eşin mirasçılarından herhangi birisinin davayı devam ettirmesi ve diğer eşin kusurlu olduğunun sabit olması halinde, sağ eş maddenin birinci fıkrasında belirtildiği gibi ölenin eşi sıfatıyla yasal mirasçısı olmayacak ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedecektir. Madde gerekçesinde; bu halde “Ölenin mirasçılarından birinin devam ettirdiği davanın, boşanmaya yönelik olmayacağı, devam edilen davada, diğer eşin kusurlu olup olmadığının karara bağlanacağı” açıklanmıştır.
Somut olaya gelince; muris ile davalı arasında görülmekte olan … 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2014/178 Esas sayılı dava dosyası neticesinde verilecek karar ile davalı …’in (murisin) yasal mirasçısı olup olamayacağını belirlenecektir. Bu durumda derdest boşanma davasında verilecek kararın eldeki davayı mirasçılık sıfatı veya miras payları yönünden etkileyebilecek nitelikte olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, miras bırakan ile davalı arasında görülmekte olan … 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2014/178 Esas sayılı dava dosyasının sonucunun eldeki dava bakımından HMK’nin 165/1. maddesi gereğince bekletici mesele (ön sorun) yapılması ve o davanın sonucuna göre dosya kapsamı da dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uymayan düşüncelerle usul ve kanuna aykırı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 15/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.