YARGITAY KARARI
DAİRE : 8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3294
KARAR NO : 2018/17410
KARAR TARİHİ : 16.10.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.10.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat …… Balantekin geldi. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalıların müvekkilinin kayden maliki olduğu 1 parsel sayılı taşınmaza tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek müdahalenin men’ine gecekonduların kali’ne fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 19.01.2011 -11.02.2011 tarihleri arası dönem için şimdilik her bir davalıdan 50’şer TL’den toplam 500 TL ecrimisilin yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil istemine ilişkindir.
1) Mahkemece, bilirkişi kurulundan aldırılan raporda hangi davalının dava konusu taşınmazın ne kadarına tecavüzde bulunduğu tespit edilmiştir. Rapora göre davalıların tecavüz ettiği alan toplamı 875,26 metrekare iken 5.celsede mahkemece, taşınmazın tamamı değerlendirilmek kaydıyla 4.832.018,49 TL eksik harcın tamamlanması yönünde ara karar oluşturulması doğru olmamıştır.
2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK.)’un 94.maddesinin 3. fıkrasında; (kesin) sürelerde yapılması gerekli işlemin yapılmaması halinde, o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağı belirtilmiştir.
Kural olarak hakimin verdiği süre kesin değildir. Kesinlik için şu iki koşuldan biri gerçekleşmelidir: İlk koşul, hakimin kesin olduğunu belirtmeksizin verdiği ilk sürede işlemin yapılmaması nedeniyle ilgili tarafın yeniden süre talep hakkının varlığı karşısında, bu talep üzerine hakimin verdiği ikinci sürenin kesin olması, bu kesinliğin yasadan kaynaklanmasıdır (HMK.m.94, 2. fıkra 3.cümle). Bu halde ikinci kez verilen sürenin kesin olduğu belirtilmemiş, ihtar edilmemiş olsa bile sonuç değişmez.
İkincisi ise, yasaya göre hakimin tayin ettiği ilk sürenin kesin olduğuna da karar verebilmesi (HMK.m.94, 2. fıkra 1 .cümle) ancak, kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması ve sonuçlarının da ilgili tarafa ihtar edilmiş olması gereklidir.
Yargısal kesin süreyle sadece taraflar değil hakim de bağlıdır. Zira kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğacağından, hakimin bu tür ara kararından dönmesi hukuken geçersizdir.
Ne var ki, açıklanan bu sonuçların doğması için mahkemece süre ve kesin süre ile ilgili verilecek ara kararı her türlü yanlış anlamayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler tereddüde yer vermeyecek şekilde teker teker belirtilmelidir. Bunun yanı sıra verilen sürenin yeterli olması, emredilen işlerin gerekli ve yapılabilir nitelik taşıması, ayrıca süreye uyulmamanın sonuçlarının açıkça hakim tarafından anlatılması, tarafların uyarılması da gereklidir.
Somut olayda, mahkemece 5.celsede 2 ve 3 nolu ara kararların yerine getirilmesi için davacı tarafa iki hafta süre verilmiş, 6 celsede harcın yatırılmadığı gerekçesiyle dosyanın işlemden kaldırılmasına, daha sonra da HMK’nin 150. maddesi gereğince yasal üç aylık sürede yenilenmediği anlaşıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Mahkemece, 5. celsede sürenin kesin olduğu hususunda bir ihtarda bulunulmaması ve yukarıda değinilen hususlar gözardı edilerek hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya avkırı olan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.630,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.